Pazartesi, Ocak 29, 2007

Şato Pasta

Utkunun İye(İrem) ablasının(komşumun Safiye abla ve Yusuf beyin kızı) doğum gününü kutladık Pazar günü. Daha önce de söylemiştim, pastayı ben yapacağım diye.
Tamam görüntü şeker hamurlu pastalar için amatörce, yalnız tadı nefisti. Yaptığım en güzel yaş pastalardandı.

İrem'im mutluluğuna bakar mısınız? Gözlerinin içi gülüyor. Ne yapacağımı daha önce söylemedim. Cumartesi tiyatrodan geldik, sonra İremlerde oturduk derken saat 24:00 suları olmuştu. Tabi o saate kadar sürekli pastasının nasıl olacağını sorup durdu. Kendimi çok yorgun hissetmeme rağmen işe koyuldum. Kekini daha önce hazırladığımdan sadece şeker hamurunu hazırlamam gerekiyordu. Normalde şeker hamurunun dinlenmesi gerekiyordu ama zamanım yoktu. Bitirdiğimde saat 03:00 sularıydı. Ne çok yorulmuştum. Utkunun sütünü içirdikten sonra, hemen uyudum. Üç saat sonra Utku anneee diye sesleniyor odasından. Bu sesi duyup da kalmamak olur mu? Sonra kalktık oturduk. Biraz zaman geçirdik. Babasına teslim ettim Utkuyu, tekrar uyudum. Sabah 11 e kadar uyumak gibi bir alışkanlığım hiç olmadı. Oldum olası erken kalkarım. Ama bu defa Utkunun müdahalelerine rağmen uyudum.
Şeker hamurunu yoğurmak o kadar da kolay değilmiş. Burcu hanımların(Pastacı ve Gelincikler) tavsiye ettiği Celal beyin pudra şekerinden sipariş etmiştim, bir ay önce kadar. Bahsettikleri kadar varmış. Celal bey, siparişi verdiğim zamanlar benden sitemin adresini almıştı. O zamanlar bahsedememiştim. Aynı gün içinde havalemi beklemeden gönderisini yapmıştı. Buradan teşekkür ediyorum kendisine.
Pastanın keki, ve şeker hamuru tarifi Pastacı Burcuya ait. Benim tecrübesizliğimden olsa gerek biraz zorlandım. Neyseki sonunda İrem kızı mutlu ettik.

Taraftar pastasında Münevver abla, içinin resmi yok mu demişti. Hemen aklıma münevver ablanın yorumu geldi koşa koşa mutfağa gittim ve hemen çektim resmini. Münevver ablamın da kulaklarını çınlattım. Ara kreması; iki katında crem ole ve orta katında krem şanti. Bu mevsimde dondurma külahı bulmakta zorlandık. Kornet külah almaktı niyetim. Ama bulamadık. Havlu kağıtların kartonunu da şeker hamuru ile sardım. Kurbaya dikkat ettiniz mi? Ne kadar da tombul olmuş. Kitre koymadığımdan çöküvermiş. İlk yaptığımda daha zayıf bir kurbağa idi. Utku İreme "iyee" dediği için de İyee yazdı. Şeker hamurum az olduğu için, incecik açtım kaplamasını. Çocuklara da yedirmedim. Merak edip tadına bakanlar oldu tabi. Kaplama hamurunu ince açtığımdan pot pot oldu. Bundan sonra kekin pürüzsüzlüğüne dikkat edeceğim. Haftaya yine bir pasta yapma girişiminde bulunacağım. Bakalım o nasıl olacak.
Çocukların şaşkın ve hayranlıkla dolu bakışlarına çok mutlu oldum. Ve tüm yorgunluğumu unutturdu.
İyiki doğdun İrem kız. Seni çok seviyoruz.
Not: Kendime zaman ayırmaya başladım sanırım. Cumartesi akşamı, İstanbul Devlet Tiyayrosunun Dünyanın Ortasında Bir Yer adlı oyununu izlemeye gittik. Bildiğimiz tiyatrolardan değildi. İlginç ve bir o kadar da etkileyici. Sahnede saten perdeler o kadar güzel kullanılmıştı ki. Ve müzik, müthişti tek kelime ile. Yetkin Dikinciler ve Zerrin Tekindor gibi oyuncuları sahnede izlemek ayrı bir keyifti. Tiyotroyu çok seviyorum.  Ben de burada sizlere anlatırım. Yarım kalan "Bay Pipo" ya da devam ediyorum hem. Bir de kitap siparişi verirsem daha mutlu olacağım.
Muhabbetle kalın.

Perşembe, Ocak 25, 2007

Tarhana Çorbası

Tarhana çorbasını siteyi ilk açtığım zamanlarda Hilal'in isteği üzerine hazırlayıp, tarifini vermiştim. Canım arkadaşım ne çok sever bu çorbayı. Annem ne zaman yapsa , bir şekilde ulaştırırdım ona.
Görmeyenler olabilir ve oradaki resim çok çirkin diye yenisini çekip ekledim.
Çorbayı bu sabah Utku için hazırladım. Kokusu tüm binayı kapladı neredeyse. Bana annemi hatırlattı yine. Şuan Bodrumda kendisi. Uzun süre gelmeyecek. İçim sızladı durdu. Anılarımın arasında yudumladım çorbamı. Annem nohut da koyardı, bazen de Maraştan getirdiği şalgamı(beyaz renkli turp gibi bir sebze) dilimleyip koyardı. Ondan pek hoşlamazdım küçükken ama sonraları sevmeye başladım. Şimdilerde ise, Maraşa ilk gittiğimde almak var aklımda.
Bu kuru tarhanayı annem yapmıştı. Dövmemiz(aşurelik buğday) Maraştan gelir. Dövme faktöründen olsa gerek, iki şehrin tarhanalarının malzemeleri aynı olmasına rağmen, tadları farklı. Maraş tarhanasını pişirince daha homojen bir yapıda oluyor(yukarıdaki resimden de anlayabilirdiniz). Antep tarhanasını pişirince dövmeler ağızda çiğnenebiliyor. Çünkü Maraş dövmesi değirmende bir kaç defa çekiliyormuş. Unlu bir yapısı var.
Annem de Maraş dövmesi ile yapmıştı. Resimdekinin tadı Maraş tarhanası; şekilleri ise Antep tarhanası. Maraşta tarhanalar "çiğ" üzerine incecik serilir ve kurutulur. Antepde; köfte gibi avucun içinde sıkılarak şekil verilir ve temiz bir çuval üzerinde ya da tepside kurutulur. Tarhana kültürü apayrı bir konu arkadaşlar. Detayları ile bir ara yapıp eklerim resimlerini. Bu arada kendim hiç yapmadım ama annemden çok gördüm. Yapabileceğimi düşünüyorum.
Maraşlılar için tarhana yapmak ve yemek bir tutku. Sadece çorbası yapılmaz. Kızartılarak da yenir. Ya da kuru kuru yenir. Tam kurumamış haline firik derler. Maraşta birilerine misafirliğe gittiğinizde ceviz ya da badem ile birlikte bir tabak tarhana gelir önünüze. Ah ne lezzetlidir anlatamam. Cips tarhana var şimdilerde. Çok seviyorum. Görümcem sağolsun (Maraşta yaşıyor kendisi) sık sık dondurma ile tarhana alır gelir.
Artık evde yapamaz olduk, herşey geride kaldı. Zaman mı bizi değiştirdi biz mi onu bilemiyorum. Değişti alışkanlıklarımız. Canımıza mı eziyet edemiyoruz acaba? Artık fabrikaları var. Yalnız evde yapılanlar gibi olmuyor tadı. Yoğurdunu az koyuyorlar. Yine de özlemimizi gideriyoruz.
Şu andan itibaren aklıma koymuş bulunmaktayım. Yaz geldiğinde kendim yapacağım inşallah. Tabi Maraşa gidip " "çiğ" almam gerek önce. Resimde çiğ üzerine serilmiş Maraş tarhanalarını görüyorsunuz. Son iki resmi Maraşın yerel sitesinden aldım. Burada tarifini de vermişler. Güzel anlatmışlar.
Ama ben size yapacağım merak etmeyin ;))

Yine uzun yazmanın rahatsızlığı içindeyim. Kısa kesip veda ediyorum. İyi hafta sonları sizlere.
Muhabbetle....
Not: İrem kızın doğumgünü var Cumartesi. Pastası benden. Bu akşamdan başlıyorum hazırlığa. Pazartesi ortaya facia mı, yoksa başarılı bir pasta mı çıkmış hep beraber göreceğiz arkadaşlar.

Çarşamba, Ocak 24, 2007

Mimlenmişim

Yeni bir oyun başlamış ben de Seda Hanımdan öğrendim. Beni mimlemiş. Ay sevindim. Mimlemek de ne oluyor diyorsanız hemen anlatayım; kendimizi bir kaç madde ile anlatmak.
Merak ettiyseniz okumaya devam.
  • Okumayı çok severim ve şu aralar Utku sayesinde sekteye uğrayan okuyamayışımın ezikliğini hissediyorum. Beni en çok mutlu eden şeylerden biri; netten siparişini verdiğim kitapları heyacanla beklemek ve gün içerisinde 10 defa kargonun gelip gelmediğimi sorduktan sonra elime geçtiğinde, paketi açmam. Sanki bana hediye geliyormuş gibi mutlu olurum. Ama hiç bir keyif, kitap cafelerde eline alıp da incelediğin ve aldığın kitap kadar zevk vermez. Burada canım arkadaşım Hilali anma isteği uyandı. Canım benim ne çok gezerdik. Her kitapçıya uğrardık, sinemaları kaçırmazdık. Ah şimdi hepsi Hilalim kadar uzak. Başka şehirde malesef, diğer arkadaşlarım gibi.
  • Çok güler yüzlü olduğum söylenir. Gerçekten de öyleyim. Tebessüm etmek sadakadır arkadaşlar. Sabahleyin nemrut gibi kalkan arkadaşlarım, tanıdıklarım var. Günaydın demeye korkarsın. Ben hiiiç öyle değilim neşe dolu kalkarım.
  • Küçük şeylerin mutluluğunu yaşamayı bilirim. Sadece bir biskuvi kokusu ya da bir şarkı beni geçmişe götürür de mutlu olurum.(Songülcüğüm anlamışsındır eminim, zekisindir bilirim)
  • Kötü bir şey yaşadığımda benim durumumdan daha kötü durumda olan insanları ve yaşadıklarımı ilk defa yaşayanın ben olmadığımı düşünür teselli olurum. Ve şükrederim Rabbime ki bana güzeller güzeli bir evlat ve eş verdiği için.
  • Sinirli bir yapım yoktur. Sinirlenince ise karşımdakini kırmaktan hiç çekinmem. Kötü bir şey ama o an için bunun muhasebesini yapamıyorum. Zamanla belki değişirim.
  • Çok konuşkan değilimdir, ama yazarak kendimi ifade etmeyi severim. Hemen samimiyet kuramam, galiba seçici olmamdan kaynaklanıyor. Dualarımda hep iyi insanlar ile karşılaşmayı isterim. 25 yıllık hayatımda kötü diye nitelendirebileceğim biri çıkmadı karşıma, şükürler olsun.
  • En sevdiğim çiçek laledir. Dalından çiçek koparmayı sevmem.
  • Bunca güzel yemek sitesi varken, yemek sitesi açmayı düşünmüyordum. Arkadaşım Hilal için hazırladım ilk bu siteyi. Rabiacığım Antep yemekleri arıyorum(kendisi İzmitli) ama bulamıyorum bana tariflerini yazar mısın dedi. Bu konuşma üzerine yemek sitesi açmamı istedi. Ve başladım. Sonra buradaki güzel insanlarla tanışınca, kendimi sürekli değişik ne yapsam diye düşünürken bulmaya başladım. Konu, Hilali aştı yani. Çok sevdim sizleri.
  • Yeni kıyafetler almayı çok severim. Bu aralar ise eziyet haline geldi çünkü Utkuyu bırakamıyorum. Aynı zamanda kilo almamdan dolayı kendime hiç bir şey yakıştıramaz oldum.
  • Beni tanımayanlar kibirli olduğumu hatta çok havalı göründüğümü söyler. Tanıdıktan sonra ise günah çıkarır gibi gelip eski düşüncelerini benimle paylaşıp ne kadar çok yanıldıklarını söylerler. Kibir ve gurur dan hepimizi korusun Allahım. Kibir ve gurur ile ilgili onca hadis var. Onları okuduktan sonra korkmamak mümkün değil.
  • Ve tek isteğim; vatanına ve dinine bağlı, duyarlı, saygılı, kendisinden razı olunulan bir insan yetiştirmek, Utkumu büyütmek.
Ay ne çok meraklıymışım kendimi anlatmaya. Kendimi tuttum daha. Uzun yazmayı, gözlerinizi yorduğum için sevmiyorum. Beni affedin arkadaşlar. Ben kimi mimlesem ki? Münevver abla, Hesna, Gülenay ve Lavantini mimliyorum kabul ederlerse tabi.
Muhabbetle, sağlıcakla kalın...

Pazartesi, Ocak 22, 2007

Etimek Tatlısı

Soğuk tatlılar her zaman favorimdir. Kuş gribinin yaygın olduğu zamanlarda, içerisinde yumurta olmadığından dolayı sürekli yapardım. Cumartesi Utkuya bakmaya başlayan Nur abla(Utku anneanne diyor), ve Safiye ablam gelecekti bana. Önceki gece de alışverişe çıktık ve bir arkadaşım doğum yapmıştı onları ziyarete gittik. Gece 12 gibi eve döndük. Ertesi gün gelecek misafirlerime kolay ve güzel bir tatlı hazırlamam gerek. Bu sırada uykum da var. Hemencecik işe koyuldum. Ve yarım saat içerisinde hazır. Ertesi gün de börek hazırladım. Nur ablamız da kek hazırlamış. Bol bol yedik hepsinden. Zaten bu aralar bana bir şey oldu. Sürekli yiyecek bir şeyler düşünüyorum. Diğer yandan da diyet yapmak istiyorum. Zor başlarım bu gidişle.

Malzemeler:
  • 1 pk. tuzsuz etimek
  • 1 lt kadar süt
  • 4 yemek kaşığı irmik(tepeleme)
  • 4 y.kaşığı şeker
  • 1 kutu kremşanti(2 paket)
  • Hindistan cevizi

Yapılışı:

  • Ben yumarlak borcam kullandım. Daha geniş kapta kremşanti ince kalıyor.
  • 1 su bardağı süt, yarım bardak su ve istediğiniz kadar şekeri(ben yarım bardak kullandım) küçük bir tencerede kaynatalım.
  • Bunlar kaynarken bir taraftan da etimekleri tepsiye dizelim.Kaynattığımız süt ile etimekleri ıslatalım.
  • 2 paket krem şantimizi 1,5 su bardağı süt ile çırpıp katı bir krema elde edelim.
  • Şimdi süt kaynattığımız kaba(fazla bulaşık çıkmasın d mi? :) ) 1,5 - 2 su bardağı kadar süt koyup 4 tepeleme yemek kaşığı irmiği ve 4 kaşık şeker ile pişirelim.
  • İrmikler suyunu çekince, sıcak sıcak etimeklerin üzerine döküp yayalım ve soğumasını bekleyelim. İrmikli karışımın çok katı olmaması gerek. Hem kolay yaymak için, hem de tatlıya daha iyi yakışıyor.
  • Sonra da krem şantimizi sürelim. Üzerine de bol hindistan cevizi.

Bu arada tarifini komşum Safiye abladan almıştım. Sonra da sürekli yaptığımdan kendime göre ölçüler oluşturdum.
Etimek tatlısı çok bilinir. Bir çok yerde de tarifi vardır. Bunun farkı arasında irmikli bir kat olmasıdır belki de. Bu şekilde denemeyenler olabilir diye eklemek istedim.

Muhabbetle. İyi haftalar.

Perşembe, Ocak 18, 2007

İçli Köfte Yapalım

İçli köfte yapmak oldukça zahmetlidir. Bayram tatilindeyken evde olmayı fırsat bilerek yaptım. Ve dondurucuya kaldırdım. İş dönüşü yemek için hazır bir şeyler olması çok iyi oluyor. Dondurucudaki son paket mantımı yemeye kıyamıyorum. :)))
Hadi bakalım başlayalım,

Köfte malzemeleri:
  • 250 gr yağsız kıyma
  • 1 ğ kadar ince bulgur
  • 2 orta boy haşlanmış patates
  • 2 - 3 yemek kaşığı kadar salça
  • 3/4 su bardağı irmik
  • 2 yemek kaşığı un
  • 1 ad. yumurta
  • tuz-karabiber
  • gerektiği kadar su

İç Malzeme:

  • 1,5 kğ kadar az yağlı kıyma
  • 2 büyük kuru soğan
  • 2 yemek kaşığı salça
  • 1 - 1,5 su bardağı kadar iri kıyılmış ceviz
  • tuz-karabiber-kırmızı biber
  • Yarım demet kadar da maydanoz(olmasa da olur)

Yapılışı:

  • Kıymayı kısık ateşte yavaş yavaş kavuralım. İhtiyaç varsa biraz sıvı yağ ilave edebilirsiniz.

  • Soğanları kıyalım ve kavrulmuş ete ilave edip, soğanlar diriliğini kaybedinceye kadar pişirelim.

  • İyice kavrulduktan sonra baharatlarını atıp, karıştıralım. Benim annem maydanoz koyardı. Ben de koydum. Genelde konulmaz galiba.

  • Son olarak da cevizlerini ilave edelim.
  • İç harcımızı hazırlayıp bir tarafta soğumasını bekleyelim. Ben bir gece öncesinden hazırlamıştım. Hem içini hem köftesini aynı gün yapmaya zorlanırım diye düşünmüştüm.
  • Köftelik mazlemelerimizden simit, eti ve patatesi bir miktar su ile harmanlayalım. Et makinesinde iki defa çektim. İlk çekim biraz zor olur, simitler incelmemiş olduğundan. O nedenle su ile yumuşatarak, makinenin işini kolaylaştıralım. İkinci çekim daha kolay olur.

  • İki defa çektikten sonra kalan malzemeleri de ekleyip su ile yoğuralım.

  • Köftemiz hazırlandıktan sonra ister elinizde ceviz büyüklüğünde köfte alıp içini oyup etli harçtan koyarak kapatabilirsiniz. Ben bu şekilde yapmadım.

  • Benim makinemin içli köfte aparatı var. O nedenle işimi müthiş derecede kolaylaştırdı.

  • Gördüğünüz gibi hem incecik açmış oluyorum, istediğim uzunlukta hem de zamanımdan çalmamış oluyorum.

  • Sonra bir tabağa su koyalım ve elimizin altında bulunduralım. Elimizi ıslatarak, köftelerimizin içine etimizi koyalım ve her iki tarafından kapatalım.

Hazır satılanlarda genelde bu şekil olur. O nedenle böyle yapmaya karar verdim.

Utkum yemek için sabırsızlandığından, yemek için elini attı. Ama içerisinde çiğ yumurta olduğu için yedirmedim tabi. Mızmızladı durdu sonra. Elinden zor kaçırdım.

Etim bitti ve kalan köftemi "yapma" olarak değerlendirdim. Yalnız içerisine biraz sarımsak ezdim. Baharatını artırtım, biraz da salça ekledim. Ceviz büyüklüğünde bir parça aldım ve elimi ıslatarak, avucumun içinde resimdeki şekli verdim. Ben bunu köfteden daha çok severim. Nefis oldu.

Sonra da kızgın ve derin yağda kızarttım.

İçli köfteyi haşlaya da bilirsiniz. Maraşlılar haşlama olarak yer. Bana daha hafif geldiğinden bazen ben de haşlarım ama kızartmanın tadı da ayrı bir güzeldir hani.

Görümcem ise; biraz su biraz yağ koyarak pişirir. O da güzel olur.

Bir de, daha önce kızarttığınız ve arta kalan köfteleri daha sonra ısıtmak için haşlayabilirsiniz. O zaman yağı da azalmış olur.

Şimdi Utkuya yedirmek için acil bir şeyler gerektiğinde iki tane çıkarıp haşlıyorum. Hem besleyici, hem lezzetli Utku için.

Sevgilerimle...

Not: Bu arada söylemeden geçmişim ilk defa köfte yaptım. Evlenmeden önce annemin elinin altında yamak olarak görev yapıyordum. Gördüklerimi yaptım. İyi bir gözlemci olduğum söylenir. Ne dersiniz?

İyi hafta sonları şimdiden.

Bu da içli köftemin haşlanmış hali. İçinin resmini çekmeyi akıl edemedim. Bir dahaki sefere olsun o da. Nasıl olsa dolapta yenmeyi bekleyen köfteler var hala.

Pazartesi, Ocak 15, 2007

Enchilida


Sonia'nın ev sahipliğini yaptığı etkinliğe, uzun uzun düşündükten sonra Enchilida ile katılmaya karar verdim.
Enchilida; bir Meksika yemeği. Tarifini bir kaç kaynaktan derleyerek hazırladım. Sonra da kendime göre malzeme ölçülerini oluşturdum.  Tortillaları sabahleyin hazırlayıp kaldırmıştım. Hazır da alabilirsiniz. Ben yine kendim yapmayı tercih ettim. Akşamleyin de içini hazırlayıp fırınladım. Bu şekilde kolay oldu.

İç Malzeme:
  • 8 ad. tortilla ekmeği(tarifi aşağıda)
  • Enchilida sosu(tarifi aşağıda)
  • Yarım bardak pirinç
  • 1 su bardağı kaynamış su
  • 1,5 ad. tavuk göğsü
  • yarım kutu mantar
  • yeşil biber- kırmızı biber
  • 1 küçük soğan
  • 2 y.k domates salçası
  • yeteri kadar sıvı yağ
  • tuz- karabiber
  • 2 su bardağı kaşar(asıl tarifte mozzerella) peyniri
Tortilla
  • 1 bardağa yakın ılık su
  • 50 gr. tereyağ
  • kabartma tozu
  • tuz
  • aldığı kadar un
Enchilida sos
  • 1/2 su bardağı su
  • 1/2 su bardağı zeytin yağ
  • 1 çay kaşığı şeker
  • 4-5 diş ezilmiş sarımsak
  • 2 y.k salça
  • tuz-karabiber-kimyon
  • 1 ad. kuru soğan

Yapılışı:
  • Tortilla hamuru yoğrulur ve dinlendirilir.Tabaktan biraz küçük 8 adet yufka açılır. Teflon tavada ters yüz ederek pişirilir.
  • Yağ ile salça kavrulur ve yıkadığımız pirinçleri ilave ederek pilav pişirilir.
  • Ayrı bir tavada, küp küp doğradığımız tavuk göğsü kızara dek pişirilir . İnce ince doğradığımız soğan, kırmızı ve yeşil biber ilave edip soteleyelim, tuz karabiber atalım. Kıydığımız mantarı da ekleyelim. Mantarlar suyunu salıp, çekene kadar pişmesini bekleyelim.
  • Hazırladığımız karışımı, pilava ekleyelim.
  • Tortillaların arasına iç harcımızdan koyup, biraz da rendelediğimiz kaşardan ilave edelim. Rulo şekilde saralım. kaşarın bir kısmını üzeri için ayıralım.
  • Enchilida sos için tüm malzemeleri bir tavada pişirip, ruloların üzerine dökelim. Ayırdığımız kaşarı da üzerine koyup yaklaşık 15 dk. fırınlayalım.
Etkinliği merakla bekliyordum. Şimdi ne harika pilavlar vardır. Daha önce yapmamış olsaydım Yer fıstıklı pilavı ya da Antep Fıstıklı Dolma hazırlamakdı niyetim. Tekrar hatırlatmış olayım diye link verdim.
Tarif için faydalandığım yerler Asya ve yabanci siteler.
Yapar da beğenirseniz afiyet olsun sizlere.
Muhabbetle kalın...
Soniacığım bu kadar güzel bir konu belirlediğin için teşekkür ederim sana. Kolay gelsin.

Cumartesi, Ocak 13, 2007

Kendimle ilgili


En son ne zaman sinema ya da tiyatroya gittiğimi hatırlamıyorum. Utku ile kendi hayatıma öylesine gömülmüşüm ki. Ne; rahat rahat alışverişe çıkabiliyorum, ne kendime özel bir şeyler yapabiliyorum. İşten çıkar çıkmaz aklımdaki tek şey bir an önce ona kavuşmak. Oysa, çocuğunu ailesinin yanına bırakıp da tatile çıkanlar var. Spor salonlarına gidenler, kuaförden, güzellik salonlarından çıkmayanlar da. Ben neden böyleyim. Neden kuafore ya da alışverişe her gittiğimde, içimde karşıkoyamadığım suçluluk duygusu ve bir an önce onun yanına koşma isteği. "Onun zamanından çalıyorsun" diyor içimdeki ses.
Dün gece ise bu sese karşı koyarak, Ankara Devlet Tiyatrosunun düzenlediği oyunu izlemeye gittim. Rahatladım mı peki? Kendim için bir şeyler yaptığıma sevindim sadece o kadar. Aklımın bir köşesinde sürekli Utku varken zor oluyor arkadaşlar. Bu aralar hastalığı ve kreş uyumu beni çok zorluyor. İçim daralıyor.
Dualarınızı beklemekteyim.
Not: Hafta sonu ise mutfakta olacağım, pirinç etkinliğine hazırlık var. Mutfakta olmak beni rahatlatıyor. Bir yandan Utku ile uğraşmak bir yandan da siteye eklemek için bir şeyler hazırlamak hoş bir telaş. Seviyorum sizleri. Gelen her yorumu büyük bir keyifle okuyorum. İyiki varsınız.
Muhabbetle kalın...

Salı, Ocak 09, 2007

Kuru Meyveli Kek

Ağızda dağılan mis gibi bir kek. Bu ise en kısa zamanda tekrar yapılması istenen bir kek oldu. Ben de çok sevdim. Hatta Utkumun aşkı İrem ablası topkek diyerek yedi. Bir dahaki sefere muffin kalıbında denesem mi diye düşünüyorum. Nasıl yapıldığına gelince işte tarif;
Malzemeler:
  • 200 gr oda ısısında margarin
  • 150 gr nişasta
  • 150 gr un
  • 130-150 gr. şeker
  • 4 yumurta
  • 1 pk vanilya
  • 1 pk. kabartma tozu
  • 100 gr ceviz ve fındık karışımı
  • meyve şekerlemesi
  • kuru üzüm
  • küçük küçük dilimlenmiş kayısı
Yapılışı:
  • Margarin krem gibi olana kadar iyice çırpılır.
  • Şeker ve vanilya eklenip devam edilir.
  • Yumurtaları tek tek kırıp çırparak ekleyelim.
  • Un, nişasta, kabartma tozu, ceviz-fındık, kuru meyveleri de sırası ile ekleyip karıştırdıktan sonra, önceden yağlayıp kaldırdığımız, yüksekce bir kek kalıbına boşaltalım.
  • 175 C de 1 saat kadar pişirelim. Soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri serpiştirebilirsiniz.
Tarifi nereden aldığımı hatırlayamadım ama kendime göre değişiklikler yaptım. Nereden aldığımı bulur bulmaz link vereceğim.
Afiyet olsun sizlere...

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Terbiyeli Kebap

Herkese merhabalar. Bayram tatilimiz yeni bitti ve işbaşı yaptık. Evde bağlantım kesik olduğu için internete giremedim. Fırsatını bulduğum zamanlarda ise ilk işim linklerimi ziyaret etmek oldu. Yorum bırakamasam da takip ettim arkadaşlar sizi. Bir hafta ilaç gibi geldi bana. Utkum ile güzel güzel vakit geçirdik. Tekrar işe dönmek ise büyük bir eziyet açıkcası. Bayramı ve yılbaşını geride bıraktık ve evdeyken bol bol denemeler yaptım. Zamanla hepsini yayımlayacağım. Sonra evde kalmadığıma ve çalışıyor olmama şükrettim. Yoksa 100 kilo olurdum kesin. Her günüm mutfakta yeni bir şeyler denemek ile geçti. Ve işler hiç bitmiyor. Ben toparlarken, yaramazım bir taraftan dağıtıyor. Devamlı evde olmamak çok güzelmiş yani.

Kurban bayramı demek tabiiki bol bol kebap demek. Biz de bayramdan bir kaç gün sonra yapmaya karar verdik. Kabap yapmanın tarifi mi olur demeyin arkadaşlar. Güzelce bir terbiyede bekletirseniz etinizin lezzetine doyum olmaz. Aynı zamanda yumuşacık olur.

Malzemeler:
  • 1 kğ kadar kebaplık kuşbaşı
  • 3-4 diş ezilmiş sarımsak
  • 1 çay bardağı kadar yoğurt suyu ya da süt
  • 1 ya da 2 yemek kaşığı salça
  • tuz, karabiber, nane

Yapılışı:

  • Tüm malzemeleri karıştıralım ve 5-6 saat dinlendirelim. Akşam yapacaksanız sabahleyin hazırlayıp bekletmenizi tavsiye ederim.
  • Gerisi ise bildiğimiz işlem. Şişlere etlerimizi ve yağlarımızı orantılı bir şekilde saplayarak mangalda pişiriyoruz. Bir şişe 2 adet yağ koyarsanız yeter. Yağ yemem ama kebaba lezzet veriyor. Piştikten sonra ayırıyorum.


Bu şekilde yaptığınız kebapların lezzet farkını göreceksiniz. Bundan eminim. Tecrübe ile sabittir.

Sevgilerimle...