Perşembe, Mayıs 31, 2007

Güveçte Bamya

Ahmet ustaya (iş yerinde ustabaşımız) güveç tabakları aldığımı söylediğimde "içinde kemik yakalım" dedi. İlk defa duymanın şaşkınlığı ile bakakaldım. Burada lokantalar yemeklerin lezzetini artırmak için güveçlerin içerisine ilikli kemik koyup, akşamdan sabaha kadar odun fırınlarının içinde bekletiyorlarmış.

Odun fırınlarında akşama kadar ekmek pişirip de içinde kalan ateş ile fırının ağzını kapatarak sabaha kadar beklediğinde kemikler erimiş oluyor.

Benim tabaklarım fırından geldiğinde heralde fazla yandı bu halde kullanılmaz diye düşünmüştüm ki Ahmet usta olması gerekenin bu olduğunu söyledi. Suda bekleterek bir güzel yıkadım. Ama şu kenardaki isler gitmedi. Çok fazla kazımamak da gerekmiş tabağı. Yani ben temizlemek adına tabağın topraklarını çıkaracaktım neredeyse. Diğer tabak temiz görünüyor fakat görmeniz için bu tabağın resmini çekmeye karar verdim.

Siz güveçlerinizi böyle bir işlemden geçiriyor musunuz bilmiyorum ama burada bilinen bir şeymiş bu. Bir komşum içinde ve dışında kuyruk yağ eritmiş. Ne kötü kokuyordur şimdi o değil mi? :)) Bunu kendisi de söyledi. Kullanamıyormuş, hep kokuyormuş. Neyseki Ahmet usta bana yağ ile fırınlamayı teklif etmemişti.

Aynı zamanda bu işlem sayasinde güveç içine detarjan kokusu da çekmiyormuş.

Evet şimdi yemeğimi nasıl yaptığıma gelebilirim;

Bu tür yemeklerde ölçü veremiyorum sizin damak tadınıza bırakıyorum arkadaşlar. Ölçü versen iyi olur derseniz bir sonraki denemede not alırım.

  • İlk işim her zaman kuşbaşı etin haşlanması için düdüklü tencereye eti koymak olur.
  • Kuru domatesleri sıcak su ile yıkadım ve sıcak su içerisinde beklettim.
  • İpe dizilerek kurutulmuş bamyaları sıcak su içerisine alıp bir kaç taşım kaynattım. Soğuk sudan geçirdim ve süzek içinde suyunu süzdürdüm. İplerinden çıkardım.
  • Et haşlanınca tabakların zeminine sırası ile etleri , bamyayı, doğradığım kuru domatesleri, yeşil biberi, sarımsağı(bol), en üste de taze domatesi koydum.
  • Tuzunu, kırmızı biberi, karabiberi, nar ekşisini(bol), çok az limonu üzerine gezdirdim.
  • Et suyu ve çok az salçayı karıştırdım ve tabakların yarısına kadar bu karışımdan koydum.
  • Üzerini folyo ile kapattım. Ve 160 derecede 1 saat kadar pişirdim.

Bir çoğumuzun bamya ile arası yoktur. Ben de annemin yaptığını severek yerim. Bamyanın salyalanmaması için bazı püf noktalar var tabi. Mesela "baş kısmı derin kesinmemeli, limonunu önceden atmalı ve çok karıştırmamalı" der annem.

Güveç bamya ise çok daha farklı bir lezzet oldu. Bamyalar yemeğin tüm lezzetini içine çekmişti. Nar ekşisi ve sarımsak aroması yoğundu. Kuru domates özellikle bu tür yemeklere çok yakışıyor.

Denemenizi tavsiye ederim gönül rahatlığı ile. Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile. Sevgiler.

Pazartesi, Mayıs 28, 2007

Sarımsak Kebabı

Sarımsak kebabını bir Antepli olarak ilk defa gördüm ve yedim. Yöresel bir kebap çeşidimiz. Tarifini Antep yemek kültürü konusunda bilir kişi diyebileceğim Ahmet ustadan aldım. Daha önce tarifini verdiğim soğan kebabının sarımsaklı olanı sadece.

Fakat kuru sarımsak ile yapılmıyor. Şimdi tam mevsimi olan taze sarımsakların başları ile yapılıyor. Lütfen bunu atlamayın kuru sarımsağın keskin bir kokusu vardır bu nedenle kuru sarımsak ile yapılacağını zannetmiyorum.

Ağır olmadı mı diye aklınızda bir soru belirebilir; hayır olmadı. Öyle buram buram sarımsak kokan bir yemek değil. Yine de sarımsak ile arası iyi olmayanlara tavsiye etmiyorum. :)

Yerken ise sarımsakların bir tarafına çatal ile bastırmanız kabuklarının soyulması için yeterli oluyor. Çok acıkmışsanız işin bu kısımda sabrınız taşıp sinirlenebilirsiniz. :)

Malzemeler:
  • 750 gr. orta yağlı kıyma
  • 15-18 ad. taze sarımsak başı
  • Tuz-karabiber-su
  • Üzerine domates ve yeşil biber.
Nasıl yaptığıma gelince;
  • Taze sarımsakların baş kısımlarını kesip, tepelerini sivri bir bıçak ile oydum. Tek kat kalacak şekilde en dış kabuğunu temizledim.

  • Orta yağlı kıymayı tuz ve karabiber ile iyice yoğurdum.

  • Sarımsakları ikiye bölmeseniz de olur ama aldığım sarımsaklar çok büyük olduğundan ben bu şekilde yaptım. Bir sarımsak bir et köfte olacak şekilde tepsiye dizdim.

  • Üzerine tuz ve karabiber atıp, tepsinin zeminini çok ince bir tabaka kaplayacak kadar su ilave ettim. Üzerine domates ve biber arzunuza kalmış.

  • Pişirme işlemine gelince; hepinizin malumu semt fırınlarında pişti. Evde ise tepsiyi folya ile kapatıp pişirdikten sonra, ızgara ayarında üzeri açık bir şekilde kızara kadar pişirebilirsiniz.
Pide ekmek ile güzel bir ikili oldu sarımsak kebabı.

İyi haftalar diliyorum. Sevgilerimle.

Çarşamba, Mayıs 23, 2007

Amonyaklı Pasta Denemeleri


Amonyaklı pasta hamurunun tarifini bu işlerde profosyonel olduğunu düşündüğüm ve idolüm Zinnur hanımdan aldım.
Bisküvi ve kek arasında bir tad amonyaklı katlar. Şık görünümlü pastalar için ideal.
Nasıl yaptığıma gelince;
  • Hamuru Zinnur hanımın tarifine sadık kalarak hazırladım.
  • Hamurdan küçük bezeler yaparak tek tek daire şeklinde açtım ve 18 cm lik çember ile keserek düzgün bir şekil vermiş oldum. Bu ölçüler ile üç tepside dört adet pişirerek on iki adet kek diskim oldu. Pişerken amonyak kokusu alıyorsunuz. Mutfağınız biraz kokuyor ama öyle kalıcı bir koku değil. Yerken ise kesinlikle koku olmuyor.
  • Ara katlara cream ole kullandım ve en üst kata krema ve çikolata eriterek kapladım. Zinnur hanım sıcak krema ile yaptığından sanırım ıslatmaya gerek duymamıştı. Ben soğuk krema ile yapacağımdan ısıttığım şekerli süt ile üzerinde kürdan ile delikler açarak ıslattım. Daha fazla ıslatabilirdim dedim ve bu denemedeki tecrübelerimi kalan disklerimle aşağıdaki pastayı yaparak kullandım.
İkram ettiğim komşum ev yapımı olduğuna inanmadı. Görüntü amatörce ama tadı dışarıdan almışsınız gibi güzeldi.
Bu katları biraz daha kalın açmışım o nedenle fazla beklettim sıcak şekerli süt içerisinde.
  • İlk kata vişne reçeli ile krem şanti kullandım.
  • İkinci kata, kivi ve krem şanti kullandım.
  • Üçüncü kata ise ilk pastadan arta kalan krema ile erittiğim çikolata ve fındık kullandım.
  • Sonra da şanti ile kapladım ve bu işlem için sabrımın yetersiz kaldığını düşündüğüm rendelenmiş çikolata ile süsledim. Frambuazları da dayanamayıp donmuş haldeyken süsledim ve eriyince de suyu akmış ve görüntüyü bozmuş. Deneyim diye yine kendimi teselli ettim.
Bu arada hafta sonumdan bahsedeyim biraz. Nur ablam bana cumartesi öğleden sonrası için kısır yapma sözü vermişti. Naileye bahsedince hadi sen de gel dedim ve kendimi bir kaç saat sonra Naile ile bahçemizde çaylarımızı yudumlarken buldum. Yine bana bıraktığı yorumlardan tanıdığım İrem de Antep'e gelmişti ve onu da aradım. Kırmadı beni sağolsun geç de olsa geldi. Ve çevremizdekilerin ne konuştuğumuzu anlamadığı pastacılık ve blog sohbetlere girdik.
Bu blogu görüştüğüm, mailleştiğim, msn de görüştüğüm güzel insanları bana getirdiği için çok seviyorum.
Son zamanlardaki iş yoğunluğum sebebi ile yorumlara geç cevap veriyorum, aynı zamanda takip ettiğim bloglara her gün uğrasam da öylesine yorum bırakamadığımdan bir şey yazamıyorum. Bir süre böyle devam edecek sanırım. Beni anlayışla karşılayacağınızı umut ediyorum.
Sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.
Sevgilerimle.

Perşembe, Mayıs 17, 2007

Kremalı Tuiles

Sevgili Hülya bu ayki etkinliğin konusu ilan ettiğinde en çok sevinenlerden biri de ben olmuşumdur. Kurabiye yapmayı da yemeyi de çok seviyorum çünkü. Hülya hanıma kolaylıklar diliyorum şimdiden.
Kaç zamandır değişik bir şekilde tuiles denemek niyetindeydim. Etkinliği düşünerek yapmamıştım ama sonuçtan memnun kalınca etkinliğe tuiles ile katılmaya karar verdim.

Tarifini, bir çoğumuzun zevkle takip ettiği Pastacı Burcu'dan aldım.

Malzemeler: (6 adet için)


  • 1 yumurta beyazı

  • 1/4 su bardağı tozşeker (ben pudra şekeri ile yaptım)

  • 2 çorba kaşığı un

  • 30 gr eritilmiş tereyağı

  • 1 çay kaşığı vanilya

Krema için; süt kremasını pudra şekeri ile çırptım ve üzerine hazır çikolata sosu ile süsledim. Yapılışı:



  • Öncelikle yapılışı çok kolay. Un hariç tüm malzemeleri karıştırdım. Arkasından iki kaşık unu ilave ederek homojen bir karışım elde ettim. Ne çok katı ne de çok sıvı bir hamur bu.


  • Yağlı kağıt üzerine tatlı kaşığı ile hamurdan döktüm ve kaşığın arkası ile yayarak yuvarlak şekil verdim. Bu ölçü ile altı tane tuilesim oldu. Kornet şekli vermek istediğimden biraz büyükce yuvarlaklar yaptım.(Hamurun kıvamı, kaşıkla yaydıktan sonra kendiliğinden yayılmıyorsa olmuştur)


  • Her fırının pişirme süresi farklıdır. Bu nedenle kontrollu olarak önceden ısıtılmış fırında, 7-8 dakika 180 derecede pişirin. Kenarları kızarınca pişmiş demektir. Seri bir şekilde yumuşak olan kurabiyelere huni şekli verin. Ben çabuk kuruyacağını düşündüğümden fırından tek tek çıkarıp şekillendirdim. Bu işlem biraz el yakıcı dikkat etmenizde fayda var.


  • Tuileslar çok çabuk şekil alıyor ve kuruyor. Hiç bir sorun yaşamadan şekillendirdim. Soğuması için tabağa alıp dolaba koydum.


  • Önceden çırptığım krema ile içlerini doldurdum ve süsledim.

Yalnız kıtırlığını uzun süre muhafaza edemiyorlar. Sanırım kremanın da etkisi var bunda. İki tanesi ertesi güne kalmıştı ve buzdolabında muhafaza ettim. Kremanın az olduğu uç kısmı daha kıtırdı.
Ben dayanamayıp bir sonraki gün başka bir denemeden arta kalan yumurta aklarını tuiles yaparak değerlendirdim. Bu defa külahların içlerine krema ile erittiğim çikolata da koydum. Kornet gibi oldu tadı. Fazlasıyla beğeni topladı bu şekildeki tuileslar.


Gönül rahatlığı ile denemenizi tavsiye ediyorum.


Sevgilerimle.


Pazartesi, Mayıs 14, 2007

Başarız Denemeler

Kendimi beceriksiz hissettirdiği için bu toplara çok kızgınım. Görüntünün güzelleğine bakıp da aldanmayın. Tadı felakettidi. Sorun bendeydi ama. Çok kalın olmuş hamur kısmı. Daha ince ve çıtır olmalıydı. Kısaca bahsetmem gerekirse; sadece pirinç unu, esmer şeker ve su ile hamur yapılıyor ve içine çikolata konulup kızartılıyor. Kolaydı ama kalın bir tabaka pirincin tadı yenmicek kadar kötüydü.

Ama ben yapabilirim kendime güveniyorum diyeniniz varsa tarif burada buyrun arkadaşlar.


Bu kurabiyeler de (Çikolata Rüyası) "eh işte" denilecek türdendi. Yine içlerinde çikolata vardı. Fakat iyi kapatamadığımdan pişerken çikolata aktı malesef. Hafta sonum bu denemeler sonrası can sıkıcıydı yani.

Malzemeler:

  • 45 gr oda ısısında tereyağ
  • 1/2 su bardağı pudra şekeri
  • 1/2 su bardağı esmer şeker(2 yemek kaşığı pekmez kullandım)
  • 2 yumurta sarısı
  • 1 damla vanilya esansı(ben 1/2 pk. vanilya kullandım)
  • 1.5 su bardağı un

Yarım su bardağı krema ve 180 gr çikolata

Yapılışı:

  • Tereyağı mikserde çırpın. Sekeri ve esmer şekeri(esmer şekerim olmadığı için 2 kaşık pekmez kullandım) ilave edip, yumurta sarısı ve vanilyayı da ekleyip yumuşak bir hamur elde edelim. Bir saat kadar buzdolabında bekletelim.
  • Krema ve çikolatayı da kısık ateşte eritin.
  • Hamuru merdane ile açın ve kalıp ile kesin. Ortalarına çikolatadan bir kaşık koyup başka bir parça ile kapatın. İyi bastırın ki pişerken açılmasın. Ben bu aşamasını iyi yapamadığımdan çikolatalar aktı.
  • Yağlanmış tepside 160 derecede 15 dakika kadar pişirin.

Çikolatanın akması dışında güzel herhangi bir sorun yoktu bu kurabiyede.

Güzel olan denememi de kurabiye etkinliği için sakladım. Hazırlandım yani. :)

Her zaman iyi sonuçlar elde edemeyebiliyoruz değil mi? Her ne kadar kendimi kötü hissetsem de tecrübe hanemdeki sayıların artması ile teselli oldum.

Çok güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile. Sevgiler.

Cuma, Mayıs 11, 2007

Tarifsiz Tadlar

İlk gevrek(biscotti) denemem fındıklı ve kuru meyveliydi fakat çok da iç açıcı bir sonuç elde edemedim. Her şeye rağmen yiyenler sevdi. İçerisine kuru meyveleri direk atmayıp da suda bekleterek biraz yumuşamalarını sağlasaydım, yerken dişe yapışmasını önlerdim sanırım.
Tarifini nereden aldım bilmiyorum, ölçülerdeki un miktarı ile çok yumuşak bir hamur elde edince un ilavesi yaptım. Dağru mu yanlış mı yaptım bilmiyorum. Daha kesin bir tarif uygulayıp aralarındaki farkı anlamaya çalışacağım. Bu nedenle tarifini veremiyorum.

Geçen haftasonu komşularımla bahçede yaptığımız börek. Ben sonradan katıldım ve yaptığım tek şey börekleri kapatmak oldu.

Çay ile birlikte peynirli, ıspanaklı, kıymalı-patetesli, çökelekli böreklerimizi yemyeşil bahçemizde afiyetle yedik. Meyve ağaçlarımız(kayısı, dut, elma, ceviz, hurma, badem), güllerimiz, akasyalarımız, şu an mis gibi kokan iğde ağacımız ve onlarca çam ağacımız ile minik bir orman. Utku da, bu bahçenin keyfini peşindeki hayran kitlesi ile fazlası ile çıkarıyor.

Bu arada üniversiteden sınıf hatta oda arkadaşımın Antep'e tayini çıktı ve bir haftadır bizde kalıyor. Evine yerleşecek yakında. Bol sohbetli, akşam muhabbetlerimizi yaptık Utku uyuduktan sonra bahçemize kaçarak. İnsan nasıl da özlüyor dost sohbetlerini. Mutlu ve yoğun geçirdiğim bir hafta oldu benim için.

Sizler de güzel bir hafta sonu geçirirsiniz umarım. Sevgilerimle.

Not: Yerini kimsenin dolduramayacağı, beni her daim anlayan, hak veren, koruyup kollayan, en yakın arkadaşım, sırdaşım, herşeyden önce fikirlerime saygı duyan canım annemin ve ablamın anneler gününü de şimdiden kutluyorum. Benim iki annem var gibi derim hep. Kendi sorunlarımın olduğu dönemlerde her ikisinin de uykusu kaçar da ben davul çalsan uyanmaz vaziyette uyurdum. Ve her telefonumda sesimi duyduğu için sevinçten ağlayan güzeller güzeli kayınvalidemin anneler günü kutluyorum. Allah üçünüzü de başımdan eksik etmesin.

Ve bana gelince. Bir anneyim malumunuz. Hayatıma girişi ile tüm yaşantım onun etrafında şekilldendi. Öyle güzel şekillendi ki artık başka türlü bir yaşantıyı düşünemez oldum. Gün gelip de geriye dönüp baktığımda(inşaAllah) oğlumun bebekliğini özleyeceğimden korkuyorum. Hamileliğimi dahi özlerken, "ependim yabiya anne" diyen hallerini özlemez miyim? Ve bu şekerpareye Nur annesi "seni seviyorum annecim"i öğretmiş. Kelimeleri yutuyor ama ne söylediğini biliyormuş gibi hınzır gülüşü ve bilmiş bakışı beni mahvetti. Bu Pazar bana dünyanın en güzel cümlesini söyleyerek annesine en güzel hediyesini verecek yakışıklı bir delikanlı var. Tüm anneler bir ömür aynı heyecanı, aynı telaşı yaşar umarım. Ve isteyip de yavrusuna kavuşamayanların tez zamanda yavrularına kavuşmalarını diliyorum Allah'dan.

Pazartesi, Mayıs 07, 2007

Mıcırık Aşı


DDD-5 etkinliği için Münevver ablam "Büyük Harflerin Kullanılışı ve Kısaltmalar" ile ilgili biz günlükcülerin çok işine yarayacak güzel bir yazı hazırlamış. Okumadan geçmeyelim lütfen.


Mıcırık aşı yöresel bir yemeğimizdir. Adının neden "mıcırık aşı" olduğu benim için merak konusu açıkcası. Annemden pek yemedim ama Antepli olan aşcımız sık sık yapar.

Yemeğimizin özelliği , kurutulmuş patlıcan başı, biber ve domates ile yapılıyor olması. Bol limonlu ve sarımsaklı. Benim kuru domatesim olmadığından hiç domates koymadım.

Malzemeler:
  • Kuşbaşı et
  • Kurutulmuş patlıcan başı(dolmalık kuru patlıcan ile karıtırılmasın, birbirinden farklı şeyler)
  • Kuru domates ve biber
  • 1 orta boy soğan
  • 1.5 çay bardağı pirinç
  • 4-5 diş sarımsak - limon
  • 2 yk.domates ve biber salçası
  • Üzerine yağ ve nane
Yapılışı:
  • Eti yeteri kadar su ve tuz ile haşladım. Ben et suyu ile yapmak istedim. Arzuya göre siz yapmaya da bilirsiniz.
  • Bu sırada patlıcanları da tuzlu suda haşladım ve soğuk su içinde beklettim. Bu suyu bir kaç defa değiştirdim. Patlıcanın acısını almak için bu işlem. Kuru biber ve domatesiniz varsa bunları da sıcak su içinde bekletmeniz yeterli olacaktır.
  • Soğanı bir miktar yağ ile kavurdum ve salça ile biraz çevirdim.
  • Et suyunu ve etleri ilave edip arkadından pirinçleri, patlıcanların ve biberin suyunu süzüp onları da ekledim.
  • Ezdiğim sarımsağı, limonu, tuzunu, karabiberini ilave edip pişmeye bıraktım.
  • Üzerine de nane ve yağ yaktım.
Aynı zamanda bu hafta sonu fıstıklı bar denemem oldu. Size bıkkınlık geldiğinden resmini bu defa çekmedim.
Güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile. Sevgilerimle.

Çarşamba, Mayıs 02, 2007

Meze Mantar ve Portakallı Bar

Yarım paket mantardan ne yapabilirim diye düşünürken, bir süre önce gittiğimiz restorantta, yerken kesinlikle ben de denemeliyim diye düşündüğüm bu mezeyi yapmaya karar verdim.
  • Mantarı istediğiniz büyüklükte dilimleyin.
  • Haşlama suyuna bir kaç damla limon ve biraz tuz ilava edin. Limon mantarın kararmasını önleyecektir.
  • Sarımsaklı yoğurdu tuz ile tadlandırıp haşlanmış mantar ile karıştırın. Üzerine isterseniz nane serpiştirin.
Basit bir mantarı tek başına yayımlamamak adına portakallı bar resmini de ekleyeyim dedim. Sizlere barlardan gına gelmiştir ama bana hala gelmedi.
Limon bardaki limon yerine portakal, hamuruna ise badem yerine hindistan cevizi koydum ve üst malzemesine biraz da fındık ilavesi ile ortaya bu kurabiye çıktı. Oldukça da güzel oldu. Yalnız ben az şekerli sevdiğimden şeker miktarı ile oynuyorum. Detaylı olarak yazmamı isterseniz buraya yazarım arkadaşlar.

Kapatmadan önce M.Ali BİRAND'ın şu yazısına yönlendireyim sizi. Yemek sitesinden bu tür yazılar yazmak istemiyorum fakat yaşanılanları da sessizce takip etmek elde değil. Benim ülkemdeki insanlar ne zaman ideolojilerini ve değerlerini karşı karşıya getirmek yerine aynı potada eritmeye başlayacaklar acaba? Zor bir soru oldu değil mi?

Kalın sağlıcakla.