Perşembe, Haziran 28, 2007

Kayısılı Kurabiye

Üç bayan başbaşa sohbet için sözleştiğimizde bu kurabiyelerin hamurunu hazırlıyordum. Hemen çıkmam gerektiğinden devamını dönüşe bırakarak evden çıktık Utku ile. Bol sohbet ve yemekler arasında güzel bir gece geçirmenin mutluluğu ile 23:30'da eve girdiğimde uyumak yerine kurabiye yapmam gerektiğini anladığım ve "neden bu günü seçtim ki" diye söylendim kendime. Neyse ki sadece şekillendirileceklerdi. Fotoğrafları da bu sabah çektim. Utku da tadına baktı. Ben henüz fikir veremiyorum nasıl olduğu konusunda. Akşama kaldı artık.

Tarif, hayranlıkla takip ettiğim Cream Puffs'dan. Ben her zamanki gibi değişiklikler yaptım. İngilizcem yok denecek kadar az olduğu halde tariflerin çevirisini yapabiliyorum. Bazen takılıp kaldığım da oluyor o zaman da kendi bildiklerim ile yola çıkıyorum. İngilizce bilen arkadaşlarım nerede hata yaptım yazarsa sevinirim. Oradaki görüntü daha puf bir kurabiye görüntüsü. Benimki ise baya bir kurabiye oldu. Yarım ölçü yaptım ve bir tepsi kurabiye oldu.

Hamur:
  • 1/2 pk labne
  • 100 gr tereyağ
  • 120 ml şeker
  • yarım yumurta
  • aldığı kadar un
Labne ve tereyağı çırptım.
Ardından şekeri ve yumurtayı ilave ederek çırpmaya devam ettim.
Yumusak bir hamur elde edene kadar da un ilavesi yaptım.
Dört parçaya ayırdım ve dinlenmeye bıraktım. Tarifte 1 saat diyordu ama ben fazla bekletmek zorunda kaldım.

İç malzemesi;
Kuru kayısı ile yaptım. Taze kayısı ile nasıl olur denemek gerek.
  • Yaklaşık 15 adet kuru kayısıyı bol su içine bıraktım. Bir gün bu şekilde su içinde bekleterek yumuşamalarını sağladım. Parçalayıcı ile de küçülttüm.
  • 1 kaşık tereyağ, göz kararı şekeri ve kayısıları tavada biraz çevirdim. En son da ceviz ve tarcın ilavesi yaparak hazırladım.

Hamur bezelerimi 20 cm kadar merdane ile açtım ve iç malzemeden ortasına yaydım. Kenarları boş kalacak şekilde olmalı. 8 parçaya kestim ve boş kısmını içe kıvırarak sardım. Resimden de anlaşılacaktır. Yağlı kağıt serili tepside, 160 C de pişirdim.

Asıl tarif ile pek alakası olmadı gibi geldi bana. Az da olsa benzedi. Yanlış da bir nakış derler ya büyüklerimiz, bu da böyle bir şey oldu.
Sağlıcakla kalın. Sevgilerimle.
*****
Son ekleme; kurabiye bir çok kişi tarafından yendi. Ve her biri ayrı ayrı beğenisini ben sormadan söyledi. Galiba güzel olmuş. :)

Salı, Haziran 26, 2007

En Güzel Şekerpare

Eltimin Almanya dönüşü bizi ilk ziyaret edeceği gün için en sevdiği tatlı olan şekerpareleri hazırladım. Bu şekerparelerin yedikleri arasında en güzeli olduğunu her defasında vurgular. Tarif Oktay ustadan.

Malzemeler:

  • 2 yumurta
  • 1/2 pk. yumuşamış margarin
  • 1/2 su bardağı irmik
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 2,5 su vardağı un(az gelirse un ilavesi yapılabilir)
  • 1 pk. vanilya ve kabartma tozu

Yapılışı:

  • Yumurta ve margarini elimiz ile çırparak karıştıralım.
  • Şekeri vanilyayı ilave edip karıştırmaya devam edelim.
  • İrmik, un, kabartma tozu ve unu da ekledikten sonra yumusak bir hamur elde edelim. Hamurun yumuşak olması bana göre önemli. Çünkü çok eklenmiş un şekerpareyi sertleştirebilir diye düşünüyorum.
  • Tepsiyi yağlamaya gerek var mı tam olarak bilmiyorum ama ben her ihtimale karşı çok ince bir tabaka yağladım. Hamurumu istediğim boyutta yuvarlayarak fındıklarını içine batırdım. Bundan sonra şekerpareleri daha küçük yapma niyetindeyim. Tek çatallık olursa daha güzel olur diye düşünüyorum, böylece her lokmada fındık da yenmiş olur.
  • Bir yumurta sarısını ve çok az yağı karıştırarak sürelim. Bu aşamada dikkat etmeniz gereken; fındıkları batırdığımız için hamur aşağı doğru eğimli olduğundan yumurtaları buralarda biriktirmemek gerek. Yumurta kokmaması için bu önemli bir detay.
  • Bu şekilde 170 C deki fırında pişiriyoruz.
  • Bu sırada 3 bardak şeker ve 3 bardak su ile şerbetimizi hazırlayacağız. Şerbetin içine Çeyrek limonu kabuklu bir halde atalım. Bu şekilde kaynatalım.
  • Şekerpareler pişince bu sırada şerbet de kaynıyor olmalı. Her ikisi de sıcakken şekerparelerin üzerine şerbeti dökelim.
  • Şerbetini çektiğinde soğumuş da olacağından artık yiyebiliriz.

Yanında bir dilim dondurma ile güzel bir ikili olacağı muhakkak.

İyi haftalar dileği ile. Sevgiler.

Cuma, Haziran 22, 2007

Yaz Turşusu

En çok mercimek köftesi ile severim, ekşili, sarımsaklı, Maraş'a ait bu soğuk turşuyu. Bir gün öncesinden hazırlanıp, dolapta bekletilir. Maraş ve Antep arası bir saat gibi kısa bir mesafe olmasına karşılık iki şehir arasındaki yemek kültürü oldukca farklıdır.
Annemin zengin bir mutfak kültürüne sahip olmasına şimdilerde daha çok seviniyorum. Lise dönemlerinde bulaşıklara dahi yardım etmeyen şımarık bir kızdım denilebilir. Üniversiteden sonra da iş dönüşlerinde, yorgunluğum nedeni ile hiç bir şeye karışmazdım. Tek eylemim annemin yemeklerini yemekti.
Şimdilerde ise telefonda "bunu nasıl yapardın anne" sorularım karşısında önce bir gülme efenkti arkasından tarif geliyor. Sanırım bir şey bilmeyen kızının bu haline seviniyor. :)

Bu turşu benim vazgeçilmezimdir. Kesinlikle denemenizi öneririm.

Nasıl yaptığıma gelince;
  • Patlıcan, biber doğranır. Annem kabak da koyar.
  • 10 dk. kadar haşlanır.
  • Bu sırada; turşunuzu yapacağınız kase içine sarımsaklar ezilir, su , çok az salça ve limon tuzu ile bir karışım yapılır. Sebzeler içine gireceğinden tuz ve limon tuzunu biraz fazla koyabilirsiniz.
  • Haşlanan patlıcan ve biberler bu suya konur ve nanesi atılır. Buzdolabında en az bir gece bu şekilde bekletilir.

Sebzeler tuzu ve limon tuzunun ve sarımsağın tadını içine çekecektir. Soğuk yemenizi tavsiye ederim.

İkinci resimdeki gibi servis edilir.

Mutluluklar. Sevgilerimle.

Salı, Haziran 19, 2007

Peynirli Akıtma


DDD etkinliği için sevgili Selen'in hazırladığı "Hece Yapısı ve Satır Sonunda Kelimelerin Bölünmesi" konusunu buradan okuyabilirsiniz.
*********************************************

Pazar sabahı değişik bir şeyler denemek istiyordum. Dolapta beyaz unun kalmadığını farkettiğimde bu istemimden vazgeçmiştim ki, Sibel'in buğday unu ile yaptığı bu akıtmaları hatırladım. Neyseki henüz hiç kullanamadığım buğday unum vardı. Utku için besleyici olacak güzel bir kahvaltı seçeneği diye işe koyuldum.

Tarifi aynen aktarıyorum;
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 1/2 paket instant kuru maya
  • 1 çay kaşığı toz şeker
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağı
  • 1 + 1/4 su bardağı ılık süt (yağsız kullandım)
  • 1/2 su bardağı rendelenmiş beyaz peynir
  • 1/4 demet maydonoz

Yapılışı:

  • Unu eleyip maya ile karıştırın. Şekeri, zeytinyağını ve sütü ekleyerek mikserle birkaç dakika çırpın.
  • Mikseri çıkartıp karışıma peynir rendesini ve ince kıyılmış maydonozları ekleyin, kaşıkla karıştırın.
  • Kabın üzerini streçle kapatarak ılık bir ortamda kabarması için 1 saat kadar bekletin.
  • Bu aşamada hamur hafifçe yükselip köpürecek.
  • Hafifçe yağladığınız tavaya hamurdan (hamuru söndürmemeye dikkat ederek) birer kepçe dökerek önlü arkalı pişirin.

Benim yaptığım değişiklikler; tuz ilavesi yaptım. Sütünü az koymuşum sanırım. Biraz katı oldu hamurum ama pişince çıtır çıtır halini çok sevdim. Bir de kek çırpmayacaksam mikseri çıkarıp, sonra da temizleyip kaldırmaya çok üşenirim.

Akıtmalar Utku'nun kahvaltıda yediği tek şey oldu. Bizimki ağzının tadını bilir. :) Bu aralar onun hastalığı ile zor günler yaşıyorum. Bir insan büyütmek ne zor şeymiş.

Top köftelerin bu halini hangi sitede gördüm hatırlamıyorum. Elimin altındaki malzemeleri göz kararı katarak yaptım.

Yarım su bardağı kadar ince bulguru(simit denir bizde) sıcak su ile ıslattım. Bulgura eşit olacak şekilde kıyma ilavesi yaptım. Sarımsak ezdim. Tuz-karabiber-köfte harcı- salça ile iyice yoğurdum. Elimi ıslatarak köfteleri yuvarladım ve kızarttım. Sarımsaklı yoğurt ile servis yaptım.


Sağlık sorunlarınızın olmadı güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile.

Sevgiler.

Çarşamba, Haziran 13, 2007

Buğulama

Buğulama, burada aşotu ya da asma yaprağı ile yapılan bir pilavdır. Bazıları her ikisini karıştırarak yapar. Fakat asma yaprağının o eşki tadı bu pilava çok yakışıyor. Hatta aşcımız yaprak çok ekşi değilse çok az da limon tuzu atılılabilir dedi. Pilav iş yerindeki aşcımıza ait. Ben sadece aracıyım bu durumda.

Nasıl yapıldığını şu şekilde anlattı;
Bulguru, salçayı, soğanı, sarımsağı, tuzu, karabiberi, yağı ve doğradığı asma yapraklarının hepsini karıştırmış ve pişireceği tencereye koymuş. Üzerini de geçecek kadar su ilavesi yapmış. Bulgur suyunu çekinceye kadar da pişirmiş.

Tabi artık aşcımız her şeyi göz kararı yapıyor. Ben pilavı ölçüsüz yapamayanlardanım. Bulgur pilavında ölçüm hangi kap ile bulgur aldıysam, o kapla 2,5 ya da 3 kap su koyarak yapıyorum.

Yanındaki soğuk cacık ile güzel bir ikili oldu.
Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile.
Sevgiler.

Pazartesi, Haziran 11, 2007

Yaz Dolması

Taze sebzelerle yapılan dolmaya burada "yaz dolması" denir ve genellikle yağlı kıyma ile yapılır. Kolay kolay pazara uğramam fakat uğradığımda da dolmalık kabak, patlıcan, kırmızı biber ve yeşil biber seçerken bulurum kendimi. Öyle herhangi bir kabak ya da biber değil seçtiklerim, tek çatalda yenilecek kadar küçük olmalı.

Sevgili İrem dolma tarifi isteyince ben de burada yazmayı düşündüm. Bir çok yemek günlüğünde dolma tarifi vardır, fakat herkes ayrı ayrı şekillerde yapıyor. Benim dolmalarım "Maraş dolması"dır. Antepliler dolmanın içine sebze olarak sarımsak ve soğan koyarlar sadece. (Naile'nin tarifine buradan bakabilirsiniz.) Maraş dolmasında ise bunların yanında domates, yeşil biber, maydanoz konur. Pirinç ve sebze eşit orandadır neredeyse.
Malzemeler:


  • 1.5 su bardağı pirinç

  • 2 domates

  • 1 yeşil biber

  • 1 kuru soğan

  • 1 baş sarımsak

  • 3 yemek kaşığı domates ve biber salçası karışımı

  • 250-300 gr orta yağlı kıyma

  • maydanoz

  • 1 çay bardağı kadar sıvı yağ

  • 2 ad. limon ya da 1 yemek kaşığı kadar limon tuzu

  • tuz-karabiber(bol kullanın)-kırmızı biber
Yapılışı:


  • Öncelikle dolmasını yapacağımız malzemelerin içi oyulur. Kabak oyulduktan sonra içi tuz ve karabiber karışımından dökülür. Küçük patlıcanlar henüz çıkmadığından benim patlıcan dolmam yok ama siz patlıcan oyduğunuzda acısının çıkması için suda bekletin biraz. Domates oyarsanız içini sadece tuzlamanız yeterli. Kabak ve patlıcanın oyarken baş kısımlarını keselim ve onları daha sonra kapak olarak kullanacağız. Biberlerin de aynı şekilde.

  • İçini hazırlarken ise; tüm sebzeler çok ince bir şekilde doğranır. Henüz pirinci katmadan tüm malzemeler kıyma ile yoğrulur. En son pirinç yıkanarak eklenir. Ben ölçüleri göz kararı verdim fakat bu karışımın olması gereken hali; sebze ve pirinç neredeyse eşit olacak şekilde olmalı.

  • Sebzeleri dolduralım ve kendi parçaları ile ağız kısımlarını kapatalım. Resimdeki kabakta da bunu görebilirsiniz.

  • Tencereye sırası ile patlıcan, kabak, biberler, yaprak sarması, domates olacak şekilde dizilir. Benim patlıcan ve domates dolmam yok. Genel bilgi olması açısından yazdım.

  • Üzerine dolma taşı konur eğer yoksa bir kaç tane tabak konabilir. Ve üzerini iki parmak geçecek kadar kaynamış su konur. Suyuna tuz atılır, pişmeye bırakılır.

  • Pişerken de su kaynayınca ocağı kısıp, tencerenin kapağını ise yarım açmalısınız. Dolmalar çok hızlı kaynarsa içleri çıkmasın diye bu önlemler.

  • Altını kapatmadan önce suyuna limontuzu ilave edilir ve 10 dk. kadar daha pişirilir.

  • En son tüpü kapatıpsuyunu süzdürerek geniş bir tepsiye aktarın. Oradan da servis tabaklarına alın. Bu işlem altını kapattıktan hemen sonra yapılır genelde. Yoksa hamur gibi olur der annem.


Mutlu ve huzurlu bir hafta geçirmeniz dileği ile. Sevgiler.


Cuma, Haziran 08, 2007

Çilekli Kek ve Bir Modelleme

Tam bir yaz pastası oldu. Ben bir yerlerde bu şekilde bir resim görmüştüm ve aynı görüntüyü elde etmek için kendimce de uyarladım. Resimdekine pek benzemese de fena sayılmaz.

Siz de sürekli yaptığınız ve beğendiğiniz bir pandispanya ile bu pastayı deneyebilirsiz. Benim denediğim tarif(yarısını denedim):
  • 4 yumurta
  • 4 yemek kaşığı sıcak su
  • 130-150 gr şeker
  • 100 gr un
  • 100 gr nişasta
  • 1 pk. vanilya
  • 2 tatlı kaşığı kabartma tozu

Yumurtaları sıcak su ile 3-4 dakika çırptım, şekeri vanilyayı ilave ettim. Geri kalanını da karıştırıp eleyerek yumurta ile mikserin en düşük devrinde karıştırdım.

18 lik çemberimi yağlamadan pandispanyamı pişirdim. Çemberimi bir daha yağlamadan kek pişirmeyi düşünüyorum. Çok güzel kabardı.

Arkasından yarım kutu krema ile 100 gr. bitter çikolatayı erittim ve kek üzerine sıvadım. (Bunun yarısı yeterli geldi)

Krem şantiyi çırptım ve içine minik minik doğradığım çilekleri atarak karıştırdım.

En üst tabaka da çikolatalı olacaktı ama krema ile ilgili bir sorun yaşadım. Hemen kalan yarım kutu pasta kremasını çırptım. Çikolatalı olsa daha güzel olacaktı ama bu defalık böyle oldu.
Tadını tahmin etmek hiç zor değildir eminim. Oldukça güzel bir pasta oldu.

Gelin ve damadıma gelince; gelinin biraz rejime girmesi gerektiği gözlerden kaçmıyor. Fakat damadımız da çok genç görünmüyor sanki değil mi? Ama Allah var efendi çocuk. Gelin biraz uçuk kaçık mı desem, ne desem bir havailik var üzerinde. Kendini beğenmiş bir sarışın sanki. Sonuç olarak ise ikisi de mutlu. Hallerinden memnunlar. Gariplerin evi benim mutfağımın bir köşesi oldu ne yapalım ileride ev bark da kurarız onlara.

Ebru Kaçmaz'ın modelleme hamuru ile yaptım yine. Kitresi bu defa az olmuştu ve iyi bir hamur elde edemedim.

Ebru hanımın modelleme hamuru tarifi:

  • 1 yemek kaşığı glikoz
  • 1 yemek kaşığı toz kitre
  • 3 yemek kaşığı sıcak su
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 450-500 ge pudra şekeri

Glikozu su ile eritip, kitre ve limon suyunu ekliyorum. Arkasından bir kaba şeker hamurunu elekten geçirerek yarınısı alıyorum ve sıvı karışım ile karıştırıp yeteri kadar şeker ilavesi ile yumuşak bir hamur elde ediyorum.

Modelleme yapmak gerçekten çok zevkli. Benim için rahatlama seansları diyebilirim. Daha fazla zamanım olsaydı diye içlenerek yaptım modellerimi. İki saat nasıl geçti anlamadım.

En kısa zamanda toplu çalışma planımız var. Eh artık üç kişiyiz. İrem, Naile ve ben. İrem'in blog çalışmaları başladı. Yakında sizi tanıştıracağım.

Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile. Sevgiler.

Pazartesi, Haziran 04, 2007

DDD-7 Sayıların Yazılışı

Yapboz tahtası halindeki eğitim sistemimizin sonucu olarak, tam öğrenemediğimiz anadil eğitimi ve yabancı dil eğitimi arasında gidip geliyoruz bir çoğumuz. Bunun yanında unuttuğumuz ya da çok az dikkat ettiğimiz; noktalama işaretlerinin nerede kullanılacağı, eklerin ve edatların hangi durumlarda kelimeden ayrı ya da bitişik yazılacağı, büyük harflerin nerede kullanılacağı gibi bir çok dil bilgisi kuralı bilmece gibi durur karşımızda. Dilimizin kurallarını öğrenmek ve öğretmek, yabancı kökenli kelimeleri kullanmada duyarlı olmak ise; diline yabancı çocuklar yetiştirmemek ve çocuklarımıza bırakacağımız dil mirası adına atılacak en büyük adımdır şüphesiz. Bu nedenledir ki; onların ne yediğine dikkat ettiğimiz kadar ne konuştuğuna da dikkat edersek yarınları için en önemli yatırımı yapmış olacağımızı düşünüyorum.

İşimin ağırlıklı kısmı sayılar olunca "Sayıların Yazılışı" konusunu hazırlamak istedim. Sayıların ne zaman yazı ne zaman rakam ile yazılacağı konusunda uygulamada bazı kurallar vardır.

1. Küçük sayılar, yüz ile bin sayıları ve daha çok edebi karakter taşıyan metinlerde sayılar yazıyla gösterilir.
  • Güzelliğin on para etmez. Bu bendeki aşk olmasa.
  • Ağabeyinden dört yaş küçüktü.
  • Yüz yıllık binalar yıkılıp, yerine gökdelenler yapılıyor.
  • Yaş otuz beş, yolun yarısı eder.

2. Büyük sayılar, saat,para tutarı, ölçü, istatistik verilerine ilişkin sayılar daha çok rakamla gösterilir.

  • Çanakkale Savaşları'nda 250.000 civarında şehit verdik.
  • 30 kiloluk bir sandığı,taşıdı.

Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir: saat dokuzu beş geçe, saat yediye çeyrek kala, saat sekizi on dakika üç saniye geçe, mesela saat onda.

3. Yazıyla yazılan sayıların her rakamı ve basamağı gösteren her sözcük ayrı yazılır.

  • Çocuk on bir yaşındaymış.
  • Kırk iki bin kişi depremde kaybedilmiş.

4. Banka ve benzer kurumlardaki işlemlerde güvenlik gerekçesiyle,bütün sayılar yazıyla ve bitişik yazılır.(Bilhassa çek,senet gibi menkul kıymetlerde)

  • "Yalnızyüzellidörtbinliradır"
  • "Yalnızikimilyonyirmibeşbinyüzliradır"

5. Romen rakamları ancak yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerde ayların yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde, kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların nu­maralandırılmasında kullanılabilir.(Yüzyıllar, cilt ve aylar rakamla da yazılabilir.)

  • Atatürk, XIX. yüzyılın son çeyreğinde doğdu.
  • 24.V.2007 günü saat 14.30 da Topkapı Müzesi'ne gideceğiz.
  • XX. yüzyıl
  • III. Selim
  • XIV. Louis
  • I. Cilt

6. Beş ve beşten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur.

  • 326.197
  • 49.750.812

7. Sayılarda kesirler virgülle ayrılır.

  • 2,20 ( 2 tam yüzde 20)
  • 3,5 ( 3 tam onda 5)

8. Rakamlarla yazılan sayılardan sonra gelen ekler kesme işareti ile ayrılır.

  • 23 Nisan 1920' de TBMM açıldı.
  • 7'den 77'ye...

9. Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla gösteril­mesi durumunda ya rakamdan sonra bir nokta konur ya da rakamdan sonra kesme işareti konularak derece gösteren ek yazılır.

  • 15.
  • XX.
  • 5'inci
  • 6'ncı

Sıra sayıları ekle gösterildiğinde rakamdan sonra sa­dece kesme işareti ve ek yazılır; ayrıca nokta konmaz: 8.'inci değil 8'inci, 2.'nci değil 2'nci.

10. Çok sıfırlı sayılarda, ana sayıdan sonraki basamaklar yazı ile yazılabilir.

  • 2 milyar
  • 45 trilyon
11. Üleştirme sayıları rakamla değil yazıyla belirtilir.
  • 2'şer değil ikişer,
  • 9'ar değil dokuzar,
  • 100’er değil yüzer.

12. Notayı niteleyen sayılar ayrı yazılır: on altılık.

13. Oyun adlarını niteleyen sayılar bitişik yazılır: altmışaltı.

Kaynak:
TDK Yazım Kılavuzu
Dilbilgisi (Tahir Nejat Gencan)
Türkçe, Dilbilgisi, Dil Yeteneği (Hasan Şimşek)
Türkçe (Fen Bilimleri Yayınları)

Dilimiz bu kadar hızlı değişime uğradığını görmek beni, torunlarımla aynı dili konuşamayacağım düşüncesi ile telaşlandırıyor. Birer ebeveyn, kardeş, amca, dayı, teyze, hala, kuzen, komşu olarak çevremizdekileri bu yönde bilinçlendirirsek dil grubumuzda büyük bir halka olabiliriz.

Aydınlık yarınlar Tükçe'mizin olsun.

İyi haftalar.