Pazartesi, Nisan 30, 2007

Çikolatalı ve Vişneli Rulo Pasta

Tarifteki yağ miktarı bana fazla geldiğinden bazı değişiklikler yaptım. Parantez içindekiler benim ölçülerim. Sadece kek tek başına yenilecek lezzetteydi. Tavsiye ederim.
Malzemeler:
  • 250 gr. margarin(125 gr margarin)
  • 4 yumurta(3 yumurta)
  • 1 su bardağı şeker (3/4 su bardağı şeker)
  • 2.5 su bardağı un (1.5 su bardağı elenmiş un)
  • 1 su bardağı süt (3/4 su bardağı süt)
  • 1.5 çay kaşığı kabartma tozu (1 pk. kabartma tozu 1 pk vanilya)
Yarım su bardağı vişne reçeli , 60 ml krema, 150 gr bitter çikolata, hindistan cevizi ya da fıstık.
Yapılışı:
  • Oda ısısındaki margarini şeker ve vanilya ile iyice çırptım.
  • Yumurtaları tek tek çırparak ilave ettim. Sütünü de ekleyip çırpmaya devam ettim.
  • Un ve kabartma tozunu eledim ve spatula ile karıştırdım.
  • Yağlanmış kelepçeli kalıbıma hamuru boşalttım. 170 C de pişirdim.
  • Yumuşacık bir kek oluyor. Bu keki sıcakken parçalara ayırdım ve vişne reçeli ile karıştırdım.
  • Folyo üzerine döküp rulo şeklini verdim, dolapta bir saat kadar dinlendirdim. Sıkı bir rulo yapın ki sonrasında dağılmasın.
  • Bu sırada çikolatayı ince ince kıydım ve krema ile birlikte erittim. Soğumaya bıraktım.
  • Dolaptan çıkardığım rulonun üzerine eşit olacak şekilde kapladım. Üzerini de hindistan cevizi ile süsledim.
Aslında hemen de yenilebiliyor pastamız ama bir gece dolapta bekledikten sonra daha da güzelleşmişti. Reçel ile kek bütünleşmiş, çikolata da donmuştu. Bundan sonra sık sık yapacaklarım arasına aldım. Acil misafirler için basit ve güzel bir alternatif.
Huzurlu bir hafta, hatta ömür diliyorum ülkem için.
Sevgilerimle.
Tarif Hürriyet gazetesinin verdiği bir dergiden. Adını hatırlayamadım.

Çarşamba, Nisan 25, 2007

Çentik Kebabı

Tarif sevgili Zuhal'den. Oradan bize gülümseyen resmi, bana pozitif enerji vermiştir hep. Bu nedenle güncel olmadığını bildiğim halde sık sık gidip resmine bakarım.
Çentik kebabı da arşivini karıştırırken dikkatimi çekti. Kaçıncı defadır yapıyorum bilmiyorum ama her defasında "ıımmh nefis nefis" diyerek koca tabağı bitiriyoruz.
Ben yine kendimce değişiklikler yaptım. Dondurucuda yaz sonunda pişirip kaldırdığım patlıcanlarım vardı. Onları da bu şekilde bitirmiş oldum.
  • Bir küçük soğanı ve biberi zeytin yağda soteledim. (Bir tane domates de arzuya göre doğrayabilirsiniz. Ben domates yememeye çalıştığımdan ilave etmedim.) Bir tatlı kaşığı domates salçasını ve patlıcanları, tuz-karabiberi sırası ile ilave ettim.
  • Diğer yandan da ince ince kestiğim patatesleri iyice yıkadım ve kurulayarak kızarttım.
  • Bu arada tüm bu işlemlere başlamadan yoğurdumu bir tülbente aktardım ve biraz suyunu aldım. En sonra sarımsak ve tuz ile tadlandırdım.
  • Bir yandan da kıymayı kavurdum. En sonunda da, baharatlarını ilave ettim.
  • Sırası ile; patlıcanlı karışım, patates kızarmasının yarısı, sarımsaklı yoğurt, kalan patetes kızarması ve et kavurmasını ilave ettim.
Bizim alinazik kebabına benziyor. Alinazik kebabında da et iyi kavrulur. Ben de iyice kavurdum.
Bu arada; patlıcanın 15 Kasım - 15 Mayıs tarihleri arasında hormon seviyesi çok yüksekmiş. Uzmanlar tarafından bu tarih aralığında yenilmemesi tavsiye ediliyor. Mevsiminde hazırlayıp dolaba kaldırmak en güzeli sanırım.
Güzel hafta sonları size.
Sevgilerimle.
Not: Domatesin 15 Ekim-10 Kasım ve 10 Nisan-5 Mayıs, kabağın ise 1 Kasım-15 Mayıs tarihleri aralığında tüketilmemesi tavsiye ediliyor.

Pazartesi, Nisan 23, 2007

Bademli ve Fındıklı Bar Kurabiye

Bar kurabiye de ne derseniz kısaca anlatayım; önce kurabiye hamurunu tepside pişirip arkasından neyli yapmak istiyorsanız o şekilde bir karışım hazırlayarak hamura döküp tekrar pişirilmesi ile oluşan, üstü sakızımsı harika kurabiyeler.

Limon Bar hamurunu Münevver abla hindistan cevizi ile yapmıştı, ben de o şekilde denedim, üst malzemesini ise gördüğüm bir kaç tarifden doğaçlama hazırladım. Bazısında yumurta miktarı çok geldi, bazısında ise meyve püreleri vardı ve ben badem-fındık kullanacaktım. Makul bir tarif bulamayınca da kendim yapmaya karar verdim.

Bu harika tadı mutlaka denemenizi tavsiye ederek tarife geçiyorum.

Malzemeler:
Hamur:
  • 125 gr (1 cup) un
  • 60 gr(1/4 cup) şeker
  • 90 gr küp küp kesilmiş soğuk tereyağ
  • 1 fiske tuz
  • 2 avuç hindistan cevizi

Üstüne:
  • 2 yumurta
  • 60-70 ml su
  • 5 yemek kaşığı şeker
  • 1 çay karşığı tarçın
  • 1 çay kaşığı limon kabuğu rendesi
  • 3/4 su bardağı iri çekilmiş badem ve fındık

    Yapılışı:
Tüm işlemlerimi mutfak robotumda yaptım. Hem pratik hem de fazla bulaşık çıkarmadan.
  • Hamur malzemelerini robota ya da rondoya alın ve bulgur tanesi gibi ufalanıncaya kadar çekin.
  • Hamurunuzu elinizde toparlayın ve 20*20 cm ebatlarında küçük bir tepsiye bastırarak yayın. Önceden ısıttığınız 170 C deki fırında pişirin.
  • Hamur pişerken de üst malzemesini hazırlayın. Yine aynı kapta fındık-badem hariç tüm malzemeyi çırpın.
  • Badem-fındığı da ilave edip karıştırın ve pişen hamurun üzerine dökün. Tekrar fırına sürün.
  • Piştiğini anladığınızda çıkarın ve soğumasını bekleyin. Soğuduğunda dilimleyin ve afiyetle yiyin.
Pişirilmesi dahil 30 dk. kadar zamanımı aldı. Çok kolay bir tarif ve garanti bir tad. Yakın zamanda kayısılı olarak denemek gibi bir niyetim var. Tadını beğenirsem sizlerle de paylaşırım.
Huzurlu ve mutlu bir hafta geçirmeniz dileği ile.
Not: Tüm çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. Biz sabahleyin Utku'nun bayramını kutladık. O da ne olduğunu anlamadan şarkımıza eşlik etti. Hadi anne-babalar çocuklarımızın bayramını kutlayalım.
Sevgiyle kalın.

Cuma, Nisan 20, 2007

Soğanlı ve Ispanaklı Poğaça

Henüz fırından yeni çıktı bunlar. Taze taze hemen yedim her ikisinden de. İş yerine de getirdim ki bir fincan çay ile yiyeyim. Nefis oldular. Hemen tarife geçeyim.

Hamur İçin:
  • 1 su bardağı ılık su
  • 1/2 su bardağı yağ
  • 4 tatlı kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 pk. Dr Oetker kuru maya
  • Aldığı kadar un

Bir bardak ılık suyun içerisine tuz, şeker ve mayayı koyarak karıştırdım ve hamur yoğurma kabına aldım. Yağını da ilave ettikten sonra ununu yavaş yavaş ekledim. Yumuşak bir hamur elde ettim. Mayalanmaya bıraktım. Bu sırada ben de iç harcını hazırladım.

Soğanlı İçin;
2 kuru soğanı halka kalka doğradım. Tuzladım ve biraz beklettim.
Bol su ile yıkayıp, süzdüm. 2 kaşık zeytin yağ ile diriliğini kaybedinceye kadar kavurdum. Kavrulunca, tuz, karabiber, kırmızı biber ilave edip karıştırdım. Hem çörek otu ile hem de haşhaş tohumu ile denemek istediğimden soğan karışımının yarısına çörek otu kattım yarısına da haşhaş tohumu kattım.

Ispanaklı İçin;

Bu harcım önceden vardı ve değerlendirmek için kullandım. Ispanağı iyice yıkadım ve doğradım. Beyaz peynir ve kuru soğanı doğrayarak, ıspanak ile karıştırdım.

Mayalanan hamurunun havasını hafifce elime alıp sıkarak çıkardım. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopardım. Çok fazla oynamadan tepsiye dizdim. Ortalarına parmağım ile bastırdım ve harçtan koymak için yer yaptım. Yumurta sarısına çok az yağ koyarak hamura sürdüm. Sonra da yarısına soğanlı harçtan, yarısına da ıspanaklı harçtan koyarak 170 C deki fırına sürdüm.

Kaşar kalmamıştı evde. Soğanlı olanın üzerine çıkarmaya yakın kaşar ilavesi güzel olur diye düşündüm.

Tavuk etkinliği için sayfama bakmaya gelenlere küçük bir açıklama; bu ayki etkinliğe rahatsız olduğum bazı davranışlardan dolayı katılmıyorum.

Güzel hafta sonları sizlere.

Sevgilerimle.

Pazartesi, Nisan 16, 2007

Ve İşte Süprizim Bebek Pasta

Ve işte süprizim, karşınızdaaa bebek pasta. Bu pastayı tek başıma yapmadım. Hemşerinin ötesinde, güzel bir dost olan Naile ile birlikte yaptık. Dün misafirim oldu kendisi. Bir aydır bu günü beliyordum. Son günler ise geçmedi sanki. Ve kararlaştırdığımız gün geldi. Hazırlıklar yapıldı. Oyun hamuru ile oynayan çocuklar gibiydik.

Eli kolu dolu geldi Naile. Bana kendisinin çok sevdiği bitki çaylarından getirmiş. Hep almak istediğim 20 cm lik çemberlerden almış ve pasta süslemek için bant diktirmiş. Süslü püslü kurabiyelerden yapmak için kurabiye hazırlamış. Ona zamanımız yetmedi malesef. Utku da Naile teyzesinin getirdiği kurabiyeleri Şampiyon Zebrayı izlerken yedi. Pek de sevdi.


Bir gün önceden pastacı grubundan tanıdığımız Ebru Kaçmaz'ın modelleme hamurundan hazırladım. Bu hamuru çok seviyorum. Hem yapımı kolay hem de güzel bir hamur oluyor. Pasta ise yine Pastacı Burcu'nun çikolatalı keki. Benim en favori pastam. Kekin ıslak hali krema ile bütünleşince çok hoş oluyor.

Bu uykucu bebek en sevdiğim. Pek şirin oldu. Sonra pasaklı Ayşe tek dişi ile sevimli sevimli gülüyor. Kırmızılı bebek ise maviliye hınzır hınzır bakarken yapmak istedik.

İlk defa insan figürü yaptık aynı zamanda. Acemilik de var üzerimizde. Elimizden gelen bu arkadaşlar. Eminim zamanla bu işi daha iyi yapacağız. Figür çalışmayı seviyorum. Parçaları birleştirirken olacak mı diye heyecanlanmak ve ortaya yapmak istediğiniz şeylere benzer şeyler çıkınca insan çok mutlu oluyor.
Kaplama ise tam bir felaket. Nailede yaptığımız inek pasta kaplamasından arta kalan kaplama hamuruna (yetmeyeceğini düşünerek) biraz da modelleme karıştırdım. Sonuç ortada. Biraz aceleci de davranmamın etkisi var sanırım. Daha dikkatli olabilirdim. Siz kaplamayı görmeyin tamam mı?
Bu pasta bugün ablamın oğlu Onur'un ikinci yaş günü için hazırlandı. Akşama partimiz var.

Naile gittikten sonra bir ara Utku mavi bebeğin kafası koparmış "bibik" diye seviyor. Neyseki zarar görmemişti.

Pasta ve modelleme ile ilgili sormak istediğiniz sorularınız olursa seve seve cevap yazarım arkadaşlar.

Ve çok güzel bir gün geçirmeme vesile olan Naileye buradan teşekkür ediyorum. Umarım uzun yıllar devam edecek bir arkadaşlığımız olur.

Güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile. Sevgiler...

Perşembe, Nisan 12, 2007

Elmalı Kurabiye

Hafta sonu gelmeden, size hem elmalı kurabiyelerimi anlatayım hem de süprizimi söyleyeyim dedim.
Bu elmalı kurabiyelerin üzerine, elmalı kurabiye tanımam. Cevizi, elması, tarçını bol, hamuru ince olup, yerken ağızda dağılmalı benim kurabiyelerim. Ekmek yer gibi çiğnememek gerek.
Elmalı kurabiyeyi bir de bu şekilde denemenizi tavsiye ediyorum.

Malzemeler:
  • 1/2 paket margarin ya da tereyağ
  • 1/2 su bardağı yağ
  • 1/2 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 pk kabartma tozu
  • 1 pk vanilya
  • aldığı kadar un
  • içine; 5 adet orta boy elma, ceviz, tarçın, şeker
Yapılışı:
  • Öncelikle elmalarımızı rendeleyelim. Şeker ile birlikte tavaya koyarak kısık ateşte pişirelim. Elmalar suyunu salıp tekrar çekene kadar pişirelim. Suyunu çekmesi önemli. Piştiğini anladığımızda cevizi ve tarçını ilave edelim. Tüm bunları sizin göz kararınıza bırakıyorum. Cevizini bol kullanmayı severim.
  • Hamur için gerekli malzemelerden yumuşak bir hamur elde edelim. Oldukça kolay toparlanan bir hamur oluyor.
  • Hamurdan ceviz büyüklüğünde bir parça koparalım ve avucumuzun içinde yuvarlak olacak şekilde bastırarak açalım. İçine harcımızdan koyarak kapatalım.
  • Yağladığımız tepside 170 C de kızara kadar pişirelim.
Kurabiyelerin kalanını buzdolabında saklamanızı tavsiye ederim . Bu şekilde hamuru yumuşamamış oluyor.
Aynı zamanda pazartesi size bir süprizim olacak. Beni bekleyin güzeller.
Sevgilerimle...

Salı, Nisan 10, 2007

Sebze Graten

Bu graten; kurtarma operasyonu çerçevesinde hazırlandı. Siz elinizde ne varsa ekleyebilirsiniz.

Yapılışı:
  • Konserve sebze kullanmaktan elimden geldiğince kaçınırım. Patetes, havucu minik minik doğradım ve tuzlu suda haşladım. Ardından brokolileri de çok az haşladım. Bezelye ise konserve idi. Hepsini karıştırdım ve çok hafif tuzladım. Biraz da karabiber attım. Küçük küçük küpler şeklinde kaşar kestim aralarına yerleştirdim.
  • Beşamel sos hazırladım. Kendi ölçünüze göre yapabilirsiniz. Ben göz kararı yaptığımdan tam ölçü veremiyorum. Sadece beşameli hazırlarken, içine muskat rendeliyorum, biraz da tuz ile tadlandırıyorum.
  • Sebzelerin üzerine beşameli döktükten sonra üzerine de kaşar rendesi ilave ediyorum. Ve fırınlıyorum.

    Sadece brokoli ile de yapıyorum. Her ikisini de çok seviyorum.
    Grateni yaptığım gün eşim yemekte ne var diye sordu. Ben de sebze graten var dedim. Tam olarak ne olduğunu anlamayınca "içinde et var mı sen onu söyle bana" dedi. Olmadığını söyleyince ekşimiş bir yüz ifadesi ile bakakaldı bana.
    Brokoliyi, pırasayı, lahanayı, karnıbaharı, kerevizi, kırmızı lahanayı da sevmez sonra tavuk sevmez. Özellikle tavuk suyu kullandırmaz yemeklerde. Bizim eve bunlar sadece Utku'ya yedirilmek üzere giriyor. Ama ben annenim tavuk suyu ile pişmiş domatesli, nohutlu pirinç pilavını çok özledim.
    Sizlere güzel haftalar diliyorum.
    Sevgilerimle...

Cuma, Nisan 06, 2007

3 Tarif ve 3x3 Oyunu

1.1. Daha once yasadiginiz 3 sehir?
Gaziantep'de yaşıyorum ve okul için Adana kaldım bir süre. Şimdi yine Antepdeyim. Sanırım burayı seviyorum. Şu an için buradan ayrılmayı düşünmüyorum fakat günün birinde ben de bir sahil kasabasına gidip yerleşmek istiyorum.

1.2. Tatil icin gittiginiz, gordugunuz ve onermek istediginiz 3 yer?
Bodrum, Bodrum, Bodrum

1.3. Yasamak istediginiz (gormediginiz de olur) 3 sehir?
Rize; Karedenizin tamamını gezmek bir gün hayalim ve ilk olarak Rize'den başlamak istiyorum.

Zan Zibar; Doğu Afrikada bir ülke. Dr. Bora Bilgin 'in sitesinde görmüştüm. Sitedeki resimlerden sonra eminim bir çoğunuzun hayali olacaktır.

Amsterdam; tanıtımlarından çok etkilenmiştim. Kendi şehrimde gördüğüm, çevre kirliliği, kalabalık ve neredeyse her evde kişi başına bir tane düşecek kadar çok araba olan bir şehirde, insanın aklına hep Amsterdam gibi bisikletliler şehri geliyor.

2.1. Su anda ki mesleginiz nedir?
Bilgisayar programcısıyım, programcılık yapmıyorum. Özel bir şirkette yöneticilik diyebilirim.

2.2. Dunyaya yeniden gelseydiniz, hangi meslegi yapmak isterdiniz?
Okumak istediğim bölüm eczacılıkdı. Hatta ahşap merdivenleri olan bir eczane açmaktı hayalim. Dekorasyonunu bile hayal etmiştim. Sanırım hala özlemini çekiyorum.
Şu aralar da hayal ettiğim meslek, pastacılık. Yine ahşap merdivenleri var. Dekorasyonu bile hazır. :)

2.3. "Kesinlikle ben yapamazdim" dediginiz meslek nedir?
Kesinlikle tiyatrocu olamazdım. Bu yeteğe sahip kişilere de gıpta ile bakıyorum.

3.1. Yasam felsefenizi olusturan sozlerden biri?
Beşeri ilişkiler için "insanlar hak ettiğini yaşar" derdim sık sık. Son zamanlarda ise hak etmediğim bir tutum ile karşılaştığımdan bu cümleyi pek kullanmıyorum, hatta düşünmüyorum. Kendime yeni bir felsefe mi bulsam? :))

3.2. Bir kitapdan alinma, cok sevdiginiz bir cumle veya paragraf veya bolum?
/Gece sessiz bir şarkıydı, yıldızlarsa isimsiz. Böyle başlamıştı. Küçük bir kız yıldızların altına oturmuş geceyi dinlemişti, şarkılar söylemişti geceye. Yıldızlara isim vermişti, bir salıncak kurup yıldızlara gitmişti, siyah saçları uçuşmuştu gecenin içinde, siyah parıltılar dökülüp bir yol olmuştu, defalarca gidip gelmişti bu yoldan, uçsuz bucaksız sanmıştı, biri rüyalarından çalmıştı onu, gözlerini açtığında yıldızlar kaybolmuştu.../
Yine Melek Paşalı - Hayal Günlüğü (bu aralar sürekli bu kitabı okuyorum)

3.3. Cok sevdiginiz bir siirin bir parcasi?
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
(Monna Rosa / S.Karakoç)

Etimek tatlısını
Ümran Hanıma,
Serinmaviye ,
Ve güzel arkadaşım Hanifeye
ithaf ediyorum.





Kalp Brownileri de,
Aybikeye,
Hayat ablacığıma,
ve Canan'a
ithaf ediyorum.






Midye tatlısını;
şerbetli tatlılar cenneti olan Antep'in güzel blogcularına yani,
Naile ,
Lavantin ,
Betül'e
ithaf ediyorum.


Sevgilerimle...

Salı, Nisan 03, 2007

Bir Bonibonlu bir Sade Kurabiye

Son yazımın ardından böylesi şirin kurabiyelerle merhaba demek istedim. Desteğiniz beni çok duygulandırdı. Kötü şeyler yaşamış olarabilirim ama bak ne kadar güzel insanları kazanmışım dedim kendime. Beni hiç görmeseler de seven insanlar var. Ve yeniden hayatımdaki güzellikleri görerek devam etmeye başladım. Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum varlığınız ve desteğiniz için.

Kurabiyeye gelince; görüntüsünü yabancı bir siteden esinlenerek yaptım. Tarifini ise kendim uydurdum denilebilir. Yani ben bir yerden almadım. Zaten normal bir un kurabiyesine de başka malzemeler girmiyor. Sadece fındık, badem, ceviz koydum fazladan.

Malzemeler

  • 3/4 su bardağı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 50-60 gr tereyağ(oda ısısında beklemiş ve küp küp doğranmış)
  • 1 yumurta
  • 2 su bardağına yakın un
  • 1/2 çay kaşığı tuz
  • 1/2 kabartma sodası
  • 1 s bardağı kadar ince çekilmiş ceviz, badem, fındık vs.(ben hepsinden biraz kullandım, siz evde ne varsa ona göre yapabilirsiniz)
  • Üzerine bonibon ya da çikolata sos

Yapılışı:

  • Rondona fındık, badem, cevizi iyice incelttim. Hepsinden azar azar kalmıştı böylece hepsini bitirmiş oldum.
  • Arkasından un hariç geri kalan malzemesini ilave ettim ve rondoyu tekrar çalıştırdım.
  • Sonra yaklaşık 2 su bardağı kadar un koydum ve yoğurmaya başladım.
  • Hamurumu iki parçaya ayırdım ve yağlı kağıt serdiğim tepsiye ince uzun iki şerit halinde uzattım.
  • Birinin üzerine bonibon döşedim. Birini boş bıraktım. Çünkü bonibon kalmadı.
  • Önceden ısıttığım 170 C lik fırında, üzerine hafif pembeleşinye kadar pişirdim.
  • Fırından çıkarınca birazcık soğumasını bekledim ve dilimledim. Ilıkken de yedik.

Boş bıraktığım kurabiyeyi ise hazır çikolata sos ile süsledim. Her ikisi de çok sevildi. Oldukça pratik bu kurabiyeler öyle değil mi? Tadını ise yiyenler acıbadem kurabiyesine benzetti. İçi hafif sakızımsıydı. Utkuya ise bonibonsuz verdim, beğenip de almadı. Bu güne kadar hiç yememişti ama "bonibooo" deyip de ağlayınca vermemeye kıyamadım. O nedenle bonibonlu kurabiyelerden bir iki tanesi Utkunun oldu.

Mutlu ve huzurlu günler diliyorum sizler için.

Sevgilerimle...

Pazartesi, Nisan 02, 2007

Hayal Günlüğü'nden ve benden

/Hep yeşil bir gölüm olsun istiyorum. Tenha ve yalnız bana ait olan. Herkesten kaçtığımda buraya sığınsam. Ayaklarımı bırakıversem serin sularına, yüreğime kadar ıslansam. Sonra en öfkeli gücümle taş atsam bu göle. Bu sesin çıkardığı ses gibi tok bir isyan olsam. Ve sen gelip beni bulsan. Hiç görmediğin seni, gözlerinden taşan yalnızlıktan tanısam. Ve kaçamayacağım tek insan sen olsan.../
****
/"Şu dağın en tepesine çıksam gökyüzüne dokunabilir miyim?"
"Hayır yavrum, gökyüzü çook uzak."
"Nereye" diye soran gözlerine, "Beni çağıran bir uzaklığa" demek isterdim. Ama ne gereği var. Herşey o kadar kolay yıkılıp gidiyor ki, kelimelerin, bu yükü kaldırması imkansız. Tıpkı dağlar gibi. İnsan en yüksek dağı yıkılmaya görsün, kalakalıyor ortada darmadağınık./
****
Okul yıllarında, defterlerimizin bir köşesine bir kaç cümle karalamışızdır, ya da en sevdiğiniz yazarın, en sevdiğiniz cümlelerini. Yukarıdakiler de benim alıntılarımdı. Bu kitap bana lise yıllarındaki masumiyetimi hatırlatır, geçmişimi özletir, en çok da Sümeyrayı. Ben bir yerinden başlardım denemeleri ezberden okumaya, sonunu O getirirdi. Yağmurun camlara vurduğu, yalnızlığın bunalıma dönüştüğü zamanlarda. Dokuz kişilik bir grupta O, en zeki olanımızdı. Okul birinciliği ve il derecesi vardı. Okul bitti ve evlendi gitti Ankaraya. Severek evlendi bir doktor ile. Şimdi ne yapıyor bilmiyorum. Eğitim sisteminin mahvettiği insanlarız biz malesef. Bulunduğumuz yer ile bulunmamız gereken yer arasında çok fark var. Canımı sıkan da bu sanırım. Hafta sonu bu gerçek bir tokat gibi indi yüzüme yeniden. Sıfat... ismin önündeki bir sıfat içindi tüm sıkıntılar ya da insanların saygınlığını kazanmak için olması gereken şey.
Ne zaman kendimi kötü hissetsem gömerim kendimi kitabıma. Okurum, okurum, okurum, satırların arasında kendimi ararım belki de. Yine böyle bir dönemdeyim. Sorgulamak ne can sıkıcı bir eylem. İnsanları, değer yargılarını, hayatlarını... Hasım ile hısım arasındaki ince çizgiyi... Sanırım çizginin diğer tarafına geçtim.
Dağınığım biraz, masam, odam, kafam hep dağınık. Yakında toparlanıp gelirim yanınıza. Kendimle hesaplaşmaya gidiyorum.

Sağlıcakla kalın...
Melek Paşalı Hayal Günlüğü nün kapak resmi de beni etkileşmiştir. Hayal gibi değil mi?