Çarşamba, Mart 28, 2007

Çatlamayan Çatlak Kurabiye ve Foglarım

Daha önce gördüğünüz çatlak kurabiyelere pek benzemiyor olabilir ama tadına söyleyecek lafım yok. Sanki çikolata yiyormuşsun hissi veren, harika kurabiyeler oldu bunlar.
Başarısızlığımın sebebi, dar zamanda sadece malzeme listesine bakıp, hazırlamamdı sanırım. Oysa tarifinde hamurun 2-3 saat dinlenmesi gerekiyormuş. Ben hamuru hazırladıktan sonra poğaça yapacak kadar beklettim sadece. O nedenle aceleye gelmiyor bu çatlaklar.
İlk olarak Zinnur hanım, arkasından Münevver abla sonra da Serinmavi'de gördüm. Zinnur hanım tarifi yabancı bir siteden almıştı. Serinmavi nasıl yapıldığını ayrıntılı bir şekilde anlatmış sitesinde.
Bunlar da benim foglarım. Ne de sevimli görünüyorlar. Bu poğaçalar çook kolay. Sitede yayımladığım ilk tarifim. O zamanlar kimse görmemiştir, hem hatırlatma olur hem de bu fogları gösteririm diye çekmiştim resmini. Utkunun en sevdiği poğaçalar bunlar. Ben patetes, peynir, kaşar peyniri, maydanoz karışımı bir harç ile yapıyorum genelde. Tarifine buradan ulaşabilirsiniz.

Bu hafta limon barlardan başka ekleyebileceğim bir şey yok derken, depodan bunlar çıktı. Bir an önce yeni hazırlıklar yapmalıyım. İşlerim de yoğun ama elimden geldiğince vakit ayırmaya çalışıyorum buraya.

Güzel hafta sonları. Sevgilerimle...

Pazartesi, Mart 26, 2007

Limon Bar

İlk Münevver ablamda gördüm ve vuruldum (bu arada o sayfadaki antik kurabiyeler de denenmiş ve tam not almıştır). Sonra Lavantin'de görünce yeter artık deneyeyim dedim. Bunca zaman yapmayıp da beklettiğime nasıl kızdım anlatamam. Soğuk yenmesi tavsiye ediliyor ama sabah sabah işe gitmeden önce hazırladım bu barları. Soğutup yemeye zamanım yoktu. Bekleyecek sabrım da yoktu açıkçası. Dayanamayıp bir dilim yedim. Mis gibi bol limon aromalı.

Yapması zor zannederek gözümde büyütmüşüm. Yanılmışım. Utku ile birlikte pişirmek dahil bir saatte hazırladık. Masanın üzerine çıktı, annesine yardım etti kuzum. Tepsiyi yağlamayı unutarak bastırmışız hamuru, aaa yanlış yaptık dedim. O da "aaa" diye üzgün efekti verdi anneye, taklit edecek ya illa. Tepsiyi yağlayarak tekrar yaptık. Minicik eller bastırdı hamuru, sevinç çığlıkları ile. Utkuya göre herşey oyun tabi.

Barları, saklama kabına koydum, buzdolabında beklettim, bekledikçe daha da güzelleşti.
Çikolatalı, portakallı, vişneli, cevizli, kayısılı bar olmak üzere bir çok çeşidini yapabiliriz sanırım. Denedikçe sizi haberdar ederim.

Limonlu barı Münevver abla hindistan cevizi kullanmış, ben Estelle' nin yaptığı gibi badem tozu kullandım. Bir sonrakini hindistan cevizli deneyeceğim. Hindistan cevizinin aroması ile limonun yakışacağını düşünüyorum.
Malzemeler
Hamuru için :
  • 125 g (1 cup) un
  • 60g(1/4 cup) şeker
  • 1 fiske tuz
  • 1 avuc ince çekilmis badem
  • 90g (6 çorba kasigi ) küçük küplere kesilmis soğuk tereyağ

Üzeri icin :
  • 180 g (3/4 cup) şeker(ben daha az kullandım)
  • 2 büyük yumurta
  • 60 mL (1/4 cup) taze sıkılmış limon suyu
  • 1 çorba kasiğı limon özü veya limon kabuğu rendesi
  • 1 kahve kasigi un
  • 1/2 kahve kaşığı kabartma tozu
Yapılışı :
  • Hamur malzemelerini mikserimde çırptım. Pütürlü bir kıvamı olacak. Estelle "ufalanmış ekmek içi" diye tabir ediyor.
  • Yağladığım tepsiye bu hamuru bastırdım ve 180 C de ısıttığım fırında 15-20 dk. kadar pişirdim. Hafif kızarınca anlarsınız.
  • Hamur pişerken üst malzemesini hazırladım ve hamur pişince üzerine döktüm, tekrar fırına koyarak 15-20 dk. kadar pişirdim. Estelle 30 dk. demiş ama benim fırınım fanlı olduğundan sanırım hızlı pişiyor.
  • Soğuttuktan sonra dilimleyerek servis yapın diyor. 5 gün önceden hazırlanması gerekiyormuş. Misafir için ne güzel bir seçenek değil mi? Hazırla bir kenara koy.
Limon barların, sizin de denenecekler listesinize girmesini isterim. Beğeneceğinizden eminim.
Güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile.
Sevgiler...

Perşembe, Mart 22, 2007

Kereviz ve Karnıbahar Kızartması - Ispanaklı Börek

Üniversite yıllarında yurtta kalırken, akşam yemeğini kantinde yedikten sonra bana yemekhanede karnıbahar olduğu haberi gelince tok olduğum halde gidip yerdim. E tabi o zamanlar kilo problemim de yok.
İki gün önce patronum Ertan bey, bana bir diyet programı getirdi ve hadi başlayalım dedi. Diyet müsli ağırlıklı bir beslenme. Ertan bey de çeşit çeşit müsli almış gelmiş. Bir deneyelim bakalım dedim ve öğleden sonra üç kaşık müsliyi diyet süt ile karıştırdım yedim.
Akşam oldu ve Utkuyu almaya Nur ablaya gittim. Büyük bir karnıbahar almış ki ben seviyorum diye çok yapacakmış. Sevinsem mi üzülsem mi çelişkide kaldım. Eve gittikten sonra kocaman bir tabakta karnıbaharlar geldi.
Yukarıda resmini gördüğünü kızartmayı iki hafta önce ben yapmıştım. Kerevizin, kızartıldığını biryerde görmüştüm . Denemek istedim, bence kerevizin en güzel hali sarımsaklı yoğurt ve mayonezle olan salatası. Denemek isterseniz, yumurta, çok az un, tuz ve karabiberi iyice çırptım. Tuzlu suda az haşladığım kerevizleri önce bu karışıma sonra da kızgın yağa attım.
Hemen arkasından yine tuzlu suda biraz haşladığım karnıbaharları bu karışıma batırarak kızarttım. Üzerine limon ve sarımsak karışımı bir sos yaptım. Yanında da piyaz.
Karnıbaharlar harikaydı ama kerevizin kızarmış halini pek sevmedim.
Bu ıspanaklı, bol kaşarlı böreği ise, iş yerindeki Ahmet ustamız getirdi bana. Paketi masama bırakıp gidince büyük bir heyecanla açtım ve tok olduğum halde hepsini yedim. Aynı zamanda içinde bir tane biber dolması vardı. Ahmet usta yemek konusunda, özellikle Antep yemek kültürü konusunda çok bilgilidir. Aklıma bir şey takıldığında hemen ona sorarım. O da büyük bir keyifle anlatır.
Hamileyken"kızım çilek yersen çocuğun zeki olur" diye sürekli çilek yedirdi bana. Sadece çilek de değil, iyi beslenmem gerektiğinden mevsim meyvelerinden de görünce dayanamayıp alırdı. Şimdi oğlum "didee" diyor Ahmet ustaya. O da "dede kurbaann" diye yanıt veriyor. İnşallah kendi torunlarını da görür bu sevgi dolu insan.
Hafta sonunu mutfakta geçirmek istiyorum. Denemek istediğim o kadar çok tarif varki. Bu durumda da diyet askıda kalıyor. Ben de pazartesi başlarım diyete :)))
Sevgilerimle...
İlk resim yine akşam yemeği için yapıldığından sarı spotun altında çekildi. O nedenle fazla sarı. .

Pazartesi, Mart 19, 2007

Ye#20 Tırşık Çorbası ve Körmen Otlu Börek


Tırşık; daha çok Kahraman Maraş ve Osmaniye taraflarında çorbası yapılan bir bitki. Taze iken yemek gerek. Yapraklar sertleştikten ve ortasında mor renkli çiçeği çıktıktan sonra zehirli bir bitki oluyor. Aç karnına yendiğinde bağırsak parazitlerine ve gastirite iyi geldiği söyleniyor. Daha detaylı bilgi için sizi şuraya alayım.
Dün akşam bir kase geldi bize bu çorbadan. İlk kaşıkta hemen hatırladım. Bu çorba annemin ben küçükken sürekli yaptığı çorbasıydı. Maraşın çorba çeşiti çoktur. Bu da onlardan bir tanesi. Meğer bu işin ustadı annemmiş de haberim yok. Annem bu ota "gavur pancarı" derdi, o nedenle hatırlayamamışım. Bundan sonra benim de mutfağımda yavruma yedirilmek üzere pişirilecektir bu çorba. Belki o da annesini bir gün bu şekilde yad eder.
Tadı ise çok farklı. Kekremsi bir ekşisi var. Bayıla bayıla yedim bir kase, sonra da ikincisini istedim. Yapılışı ise daha da ilginç. Şöyleki;
Tırşık yıkanıp ince ince doğrandıktan sonra, önceden ıslanmış nohutu(biraz haşlanmış da olabilir) ve dövmeyi yoğurt mayalama ısısındaki su ile kapaklı bir tencereye koyup, bir kase yoğurdu yavaşça içine aktarıyoruz. Karıştıryoruz. Sonra üzerini un ile kaplayıp(eleyebilirsiniz) ağzını kapatıp, iyice sarıp sarmalıyoruz. Bir gece bu şekilde bekleyerek mayalanacak. Mayalandıkça da ekşiyecek. Ne kadar ekşi bir tadı olursa o kadar iyiymiş. Köpük köpük olan yüzündeki unu alıp atıyoruz. Pişirmeye bırakıyoruz. Bu işlemi düdüklü tencerede yapmanızı öneririm. Pişme süresi uzun sürüyor çünkü. Çok iyi pişmezse ağızda tırşık yakıcı bir ekşi tad bırakıyor. O nedenle iyi pişmesi gerekiyor. Düdüklüde en az 1-1:30 saat sürüyormuş.
Kendim yaparken annemin yaptığı değişik bir şey var mı sormalıyım.

KÖRMEN ise yabani sarımsağının buradaki halk arasındaki ismi. Pazara gittiğimde yaşlı bir hanım satıyordu bunu. Adını sordum körmen dedi. Ne yapılır bununla dedim, çökelek böreği güzel olur dedi. Unutmamak için tekrar edip durdum tam arabaya binecektim ki, o da ne unutmuşum, doğru bilgi verme aşkı ve şevki ile koşa koşa gittim tekrar sordum, oradakiler güldüler, kör göz düşün dedi oradan aklında kalır dediler. Yarı türkçe, yarı ingilizce kör adam manası çıkıyor. Bu şekilde aklımda kaldı. Bir daha da hiç unutmam sanırım.

Börekler bizim semt fırınında pişirilir. Genelde kapalı yaptırılır ama ben bu halde daha çok seviyorum. kapalı yaparken yumurta konmuyor, açık pişirilecekse yumurta ilavesi olması gerek ki yüzü yanmasın.
Malzemeler:
  • Körmen(alternatifi sarımsak)
  • 2 dal yeşil soğan
  • Çökelek(tuzlu olduğundan biraz lor ilavesi yaptım)
  • Çok az salça
  • yeteri kadar yağ
  • 2 yumurta
  • Nane-karabiber-kırmızı biber
Yapılışı:
  • Körmen ve soğanlar ince kıyılarak yağda soldurulur.
  • Salçası ilave edilip biraz daha karıştırılır.
  • Çökelek ya da lordan sonra baharatlar ilave edilir.
  • Evde yapmak için herhangi bir mayalı hamur kullanarak yapabilirsiniz.
Sevgili Asya hanım o kadar güzel bir konu belirlemiş ki bunu zamanla anlayabildim. Neden derseniz, ilk duyduğumda yapabileceğim bir şey aklıma gelmedi ve sanırım bu defa etkinliğe katılamam diye düşündüm. Sonra pazardaki, bahçemizdeki otları farketmeye başladım. Değişik değişik otlar görmeye ve duymaya başladım. Algıda seçicilik işte. Etkinliğin arşivinden bol bol yararlanırım artık.
Asya hanıma da buradan kolaylıklar diliyorum.
İyi haftalar, saygı ve sevgilerimle...

Cuma, Mart 16, 2007

Aldım-Kullandım-Memnunum :))

Yeni bir oyun başlamış yine. Beni oyuna Münevver ablacığım davet etti. Ben de iştirak edeyim dedim. Oyunun konusu severek kullandığımız eşyalarımız.
Sabahleyin Utku'nun iğnesini yaptırıp geldikten sonra, kahvaltı hazırlıyorum, işe gitmek için hazırlanıyorum, Nur ablaya bırakmak için Utkuyu hazırlıyorum, biraz ortalık toparlıyorum, diğer yandan da resimleri çekip yayımlayayım diye uğraş veriyordum. Benim koşuşturmalarım rutinim oldu.


Eve gider gitmez ilk işim su ısıtıcısına su koyup kaynatmakdır. En çok kullandığım eşyamdır kendileri.
Benim de mikserim Münevver ablanınkine benziyor. Kitchenaid alma gereksinimim yok. Daha profosyonel bir makinem olmasını isterdim ama aradaki fiyat farkı uçurum. Bununla yumurtalarımı çırparken diğer malzemeleri mikseri bırakmaya gerek kalmadan alıp ilave ediyorum. Bazen Utku ile seyrediyoruz nasıl çırptığını. Utkuya ilginç geliyor şimdilik :))
Bu benim çok sevdiğim çaydanlığım. Geçenlerde ucunu kırdım. Normalde kırılan bir şeye üzülmem ama bunun için gerçekten çok üzüldüm. Hatta gözümden iki damla yaş geldi.Herşeye ağlayan biri değilimdir ama demek ki arasıra bende de olabiliyormuş.

Bunlar sabahleyin o telaş içinde gözüme çarpanlardı. Daha detaylı bakamadım. Sevdiğim bardaklarım, fincanlarım da vardı aslında.
Bundan sonrakiler de Utkunun. Utkunun ayakkabılarının deri ve ortopedik olmasına dikkat ediyorum. Bu en sevdiğim ayakkabısı. Ama artık giyemiyor tabi. Saklıyorum ben de. Bizim beyin ayak numarası 24 oldu. Bu ayakkabı 21 numara. Arasıra babasının 45 numara terliklerini giyip geziyor. Babasının yolunda ilerliyor o da.
Utku dört aylıkken işime dönüş yaptım. Anne sütüne devam etmesi için uzunca bir araştırmadan sonra bu pompaya karar verdim. Pompa, biberon, saklama kapları ile birlikte. Yavrucuğum bu sayede ilk 6 ayını su dahi almadan sadece anne sütü alarak geçirdi. Biberon emziğinin, anne sütü çıkışlı olması sayesinde hem biberondan hem de benden beslendi. Bazı çocuklar biberondan sonra annesini bırakabiliyor. Saklama kablarını halen kullanıyoruz. Çalışan annelere göre tam. Kesinlikle tavsiye ederim.
Bu da Utkunun en sevdiği bultak arabası. Utkunun doğumgününden bu yana yani 23 Ağustostan itibaren pilini hiç değiştirmedik. Hergün oynamasına rağmen çok iyi çalışır durumda. Bir gün içindeki pilin ne olduğuna bakacağım. Arabanın heryeri de ötüyor oysa. Aynı zamanda her bir parçası da figür oluyor. Şöförü de vardı ama bulamadım. Nerelere attı kim bilir.

Oyunu devam ettirmesi için topu Tubacığıma, Nükhetciğime, Nilaya, Naileye ve bugün ilk defa gtalk da görüştüğümüz Süheylaya atıyorum. Hadi hanımlar bakının evinize. Ne çıkacak görelim biz de.
Sevgilerimle...

Not: Ot etkinliği için çalışmalarım hızla devam etmekte. Yetiştirebilirim umarım.

Çarşamba, Mart 14, 2007

Farklı bir Uğraş - Peçetelik


Bu da benim yeni uğraşım. Bunu kullanabilecek kadar şık bir sofra hazırlamak nasip olur mu bilmiyorum.
Çok sevdiğim bir arkadaşıma hediye olarak da yaptım bundan. Biraz zaman alıyor yapması. O nedenle yavaş ilerliyorum. Komşum Nur ablalara gittiğimde, çay eşliğinde yapıyoruz. Utkunun elinden kaçırmaya çalışarak tabi.
Elişi sitesi gibi oldum sanırım. Ama bu güzelliği de sizlerle paylaşmadan geçemedim.
İyi hafta sonları size şimdiden.
Sevgilerimle...

Pazartesi, Mart 12, 2007

Dondurmayı Kızartalım mı?

Dondurmanın kızartılabileceğini, 1998 yılında Bodrum'da gittiğimiz Çin lokantasındaki aşcıdan duymuştuk. Çok ilginç gelmişti. O akşam yiyememiştik, kendileri yapmaya başlamamış fakat İzmirdeki yerleri yapıyormuş.
Derslerinden ve arkadaşlarından başka bir şey düşünmeyen 17 yaşındaki bana sadece ilginç gelmişti. Bir gün yapacağım hiç aklıma gelmezdi.
Oysa bildiğimiz Maraş dondurması. Bana göre çok güzel olmuştu. Hatta komşumuz Safiye ablaya da gönderdim ve oğlu Utku; "Rabia abla yine isterim, harika olmuştu" dedi. Ah güzelim benim, bir daha yapmayı gözüm yemiyor. Neden derseniz, kızartma işlemlerini fritöz ile balkonda yaparım. O yağlı buharın mutfağa sinmesi ve evin yağ kokmasına tahammül edemem. Bu işlem de fritözde olacak gibi değil. Aslında fritözün süzeği kullanmadan da yapılabilirdi. Aklıma şimdi geldi. Sözün özü, kızartmayı mutfakta yaptım ve 20 saniyelik bir kızartma işlemi için zahmetli bir temizliğe tekrar girmeyi istemiyorum.

Yeter Rabia tarife geç dediğinizi duydum, tamam geçiyorum,

Malzemeler
  • 250 gr Maraş dondurması(algida tarzı dondurmanın kızaracağını düşünmüyorum)
  • 1 su bardağı kadar rondoda çektiğiniz mısır gevreği(Cornflakes)
  • 1 yumurta
  • isterseniz bir miktar tarçın(ben eklemeyi unutmuşum)
Yapılışı
  • Dondurmadan yuvarlak parçalar yapıp, önce yumurtaya sonra mısır gevreğine buladım.
    Bu işlemleri hızlı yapmak gerekiyor. Eritmeden.
  • Sonra dondurucuda bir saat kadar dinlendirdim.
  • Tekrar yumurta ve gevreğe buladım.
  • Bir saat kadar tekrar dinlendirdim.
  • Derin ve çok iyi kızmış olan yağa dondurma toplarını attım ve 15-20 saniye sonra hemen çıkarttım.
Sıcak sıcak servis yapın. Hemen erimeye başlıyor çünkü. Resimden anlaşılıyordur sanırım.
Muhabbetle kalın

Cumartesi, Mart 10, 2007

Yeni Bir Oyun

Çok sevdiğim blogcu arkadaşım Zerrinciğim beni bu oyuna dahil etmiş. Oyun; dost bloglardan bahsetmek. Basettiğiniz blogcu böylece sobelenmiş oluyor. Aklıma o kadar çok isim geliyor ki, hepsini yazmış olsam başkasına anlatacak isim kalmayacak. Başlayalım bakalım,

Naile; hergün Gtalk'da görüştüğümüz, nerede ne olmuş hemen haberleştiğimiz, iş ortamında yalnız olmama rağmen kendimi yalnız hissetmediğim, sohbetinden hiç sıkılmadığım, ilgi alanlarımızın hemen hemen aynı olduğu, kendimi çok iyi ifade ettiğimi düşündüğüm, samimiyetine inandığım, becerisini ve azmini takdir ettiğim, hemşehrim, dostum kendisi. İlk zamanlar kırgındım kendisine, haberi yoktu tabi. Bıraktığım yorumlara cevap yazmamıştı. Ahh ben bunlara dikkat eden biriyim. Sonra tanımak istedim kendisini. Mailleştik ve gtalk da konuşmaya başladık. Çok olmadı görüşmeye başlamamız, şimdi çok iyi bir dostum daha oldu.

Münevver ablacığım; o bana ilk yorum bırakan, birilerinin yaptıklarımı gördüğünü farkettiren, kişiliğine, insanlığına, nezaketine, samimiyetine hayran olduğum, çok ama çok sevdiğim güzeller güzeli insan. Ne zaman sitesini güncellediğini bildiğim halde hergün bir kaç defa sitesine uğrarım. O bir mayalı hamur ve sufle ustası.

Lama; ama o çok tatlııı... Sitesini herdaim tebessümle açtığım, açık sözlü, güzel kalpli, espirili, tatlı mı tatlı mor bir lama o.

Betül; blogu yokken, düşüncelerini ifade etmek için beni msn de bulan, güzel, iyi niyetli, tatlı sözlü, kibarım benim. Hergün sohbet ederiz, dertleşiriz, eşlerimizden dem vururuz bazen, fikirler alırız birbirimizden.

Lavantin, o bir gurbetci, ailesine, memleketine hasret çeken, en çok da dedesini özleyen, sanatı seven ve sanatla uğraşan, sürekli tarif ekleyen, bu yaz olmasa da gelecek yaz görüşmeyi umut ettiğim hemşehrim.

Süheyla; deyince bizim bayram kurabiyeleri gelir aklıma. Çok sever de kendisi kurabiyeyi. Sitesine girince, kendimi hep açıkmış hissediyorum. Kendime çok yakın hissettiğim biri.

Hesna; hanım hanımcık, çocukları için özverili, bilinçli bir anne. Münevver abladan sonra yorumunu aldığım ikinci kişi aynı zamanda.

Gülenay; çok kafa dengi, sohbeti hoş, turunculu sitesi olan, o çiçek bütünleştirdiğim, kokoş blogcu. Kokoş olduğunu kendisi söyledi canım. Ben gerçek hayatta tanışmak ile şereflenemedim henüz.

Hayat ablacığım; onda anne sıcaklığı hissediyorum hep. Çok içten ve samimi.

Gül; sevgi dolu bir kalbi var onun.

Vee beni bu oyuna dahil eden Zerrinciğim; kitap okumayı seven ki bu benim için önemli bir kıstastır, seveni bol olan, Kıbrıs'tan yazan güzel.

Benim listem böyle uzaaar gider arkadaşlar. Fakat sizin gözlerinizi de yormak istemiyorum.

Emek verilmiş her blogu ve blog sahibini seviyorum. Link verdiğim kişiler benim özellerimdir. Çünkü sayfanda link verirken, sitenin güzelliğine değil de sahibinin güzelliğine bakıyorum. Hergün ilk işim linklerimi ziyaret etmek oluyor. Her biriniz ayrı bir değer, ayrı bir güzelsiniz benim için.
Sevgi ve saygılarımla...

Perşembe, Mart 08, 2007

Çikolatalı Pasta

Geçtiğimiz hafta sonu yeğenlerimize pasta yapmıştım. Böyle bir niyetim olduğunu daha önce de söylemiştim.
Oldukça yüksek bir pasta oldu.
Pastayı nasıl yaptığıma gelince;
Kek Malzemeleri:
  • 5 yumurta
  • 4 yemek kaşığı sıcak su
  • 130 gr şeker (3/4 su bardağı)
  • 1 pk vanilya
  • 120 gr un (1 su barsağı yaklaşık)
  • 100 gr nişasta (3/4 su barsağı)
  • 1/2 su bardağı yağ
  • 2 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 2 yemek kaşığı kakao
  • 100 gr ~ erimiş çikolata (1,5 pk bitter çikolata da kullanabilirsiniz)
Arasına muz, fındık, tereyağ ve şeker
Islatmak için çilek reçeli ve süt
Kreması için Dr.Oetker'in kakaolu pasta kreması

Yapılışı:
  • Yumurta ve suyu 1-2 dk. çırptım.
  • Şeker ve vanilyayı ekleyip 2-3 dk. daha çırpmaya devam ettim.
  • Yağı ve benmaride erittiğim çikolatayı da ekledim. Bu aşamada mikseri bırakıyorum ben. Plastik spatula ile karıştırıyorum.
  • Elediğimiz un, kabartma tozu, kakaoyu da ilave edelim.
  • Çemberlerimin 18 cm. olduğunu düşünüyordum ama 16 cm. sanırım. İki çembere paylaştırarak 175 C de pişirdim.
  • Kek pişerken, kremamı paketin üzerindeki tarife göre çırptım, dolaba kaldırdım.
  • 2 yemek kaşığı tereyağ ve 2 yemek kaşığı şekeri kısık ateşte kremalize ettim. Arkasından da dilimlediğim muzları ilave ettim. Ve hafif kızarana kadar önlü arkalı pişirdim. Tek tek çevirerek yaptım bu işlemi, muzları dağıtmak istemedim.
  • Kekim piştikten sonra, biraz soğumasını bekledim. Normalde bir gün önceden hazırlanması tavsiye ediliyor ama zamanım yoktu bunun için. Her iki kekimi ikiye böldüm ve dört parça kekim oldu.
  • Çilek reçelim vardı evde. Taneleri azalmıştı. Ben de suyundan bir kaç kaşık aldım ve 3/4 bardak süt ile karıştırdım. Bu karışımla da kekimi ıslattım. Bu işlemi fırça ile yapıyorum.
  • Bir katına kremalize ettiğim muz ve krema,
  • bir katı sadece krema ,
  • bir katına da fındık ve krema koyarak pastamı yükselttim.
  • En dışını da kalan krema ile kapladım ve rendelediğim çikolata ile süsledim.
Tüm bu işlemleri Pazar sabahı Utkuyu uyuttuktan sonra yaptım. Akşama kadar dinlenirse yenebilir diye düşündüm.
Tereyağlı muz çok yakıştı. Denemenizi tavziye ederim.
Benim yaptığım en düzgün pasta oldu bu. Yavaş yavaş öğreniyorum sanırım.
Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile.
Sevgiler...

Pazartesi, Mart 05, 2007

Sevimli İneklerimiz

Dadadadaaaaammm....Pazartesi süprizimiz işte karşınızda.
Bazılarının gözünden kaçmamış ve süprizimiz anlaşılmıştı. Sır tutmasını biliyorlar neyseki kimselere söylemediler. Kapalı kutu gibiler. :D
Cumartesi günü, blogcu arkadaşım aynı zamanda hemşehrim Naileciğim ile birlikte yaptık bu figürleri. Hafta içi gtalkda konuşurken, cumartesi buluşup bu figürü yapmaya karar verdik. Utkumu Nur anneannesine bırakarak yollara düştüm. Saat 13:00 için söz verdiğim halde yol çalışmalarından dolayı yarım saat geç ulaştım. Trafiği zor olan bir şehirde yaşamadığıma şükrettim, ne kadar zormuş. Evlerimiz çok da uzak değil neyseki.
Cumartesi günü de bu modellemeyi belki yapamayız diye acil durum için başka modellemelerin de resimlerini cd ye aktararak gitmiştim ki rezil olmayalım dedik. Neyseki ilk modelleme için fena olmayacak bir sonuç ile karşılaştık.

Yaparken Naile sık sık hadi resim çekelim dedi. Böylece bir sürü resim çekmiş olduk.

Ben, güzel arkadaşım Betül'ün bana gönderdiği hazır şeker hamurunu ve pastacı grubundan tanıdığımız Ebru Kaçmaz'ın modelleme hamurunu hazırlayarak gidecektim. Ama unutkan biri olmamama rağmen en önemli şeyi unutarak gitmişim. Şeker hamurunu. Oradayken hamuru evde unuttuğumu anladığımda çok kötü olmuştum. Neyseki eşim evdeydi. Aradım ve getirmesini rica ettim. Hangi erkek bu durumda emredersin karıcığım seve seve getirim der ki. Biraz mızmızlandı ama tatlı kociş beni kırmadı. Ben de rahatlamış oldum.

Naile de bana da güzel şeyler hazırlamış tabi. Güzel sohbetin yanında modelleme yapmak çok eğlenceli oluyormuş.

İneklerden oturanı ben yaptım, tembel tembel yatanı da Naile. :D

Yaparken de çok güldük. Bazı benzetmeler yapmadık değil.

Kaplamada kusurlar var yine. Zaman darlığından biraz aceleye geldi. Çiçek kalıplarımız olmadığından elimizde çiçek yapmaya çalıştık.
Modelleme bittiğinden sevimli sevimli yatan ve oturan ineklerimize baktık ve güldük. Çok güzel olmuşlardıııı....

Modelleme hamuru ile çalışmak gerçekten güzelmiş. Ben aşık kalpleri modelleme hamuru ile yapmamıştım ve çok zorlanmıştım. Verdiğim formu korumuyor ve çöküyordu. Bu ise çok kolay oldu. Modelleme hamurunun tarifini isterseniz daha sonra eklerim. Şimdi yanımda değil.

Ve son söz Naileye.

Çok güzel ev sahipliğine ve samimiyetine çok teşekkür ediyorum. Umduğumdan daha güzel bir gün geçirdim. Buluşan blogculara hep imrenerek bakardım. Ya ben niye kimseyle görüşemiyorum diye üzülürdüm. Bu mutluluğu bana yaşattığın için minnettarım. Çok ama çok teşekkür ediyorum. Seni tanıdığıma çok mutlu oldum. En kısa zamanda tekrarlamak dileği ile...

İyi haftalar diliyorum.

Sevgilerimle...

Perşembe, Mart 01, 2007

Ekmek Köftesi ve diğerleri

Geçen hafta kaynım için dolma hazırlayıp yemeğe almıştım. İki oğlunun ise arası pek yok dolma ile. Fast food besleniyorlar malesef. Eltim ise eşinden ayrıldığından ailesinin yanında Almanyada şimdi. Çocuklar için çok güzel bir alternatif olacağını düşündüğümden sevgili Nilayda gördüğüm bu ekmek köftelerini yaptım. Çocuklar bayılarak yediler. Benim beğenisi çok zor olan eşim ise tekrar istediğini söyleyince, pazar sabahı kahvaltıda da hazırladım.

 

Biraz geç oldu okumak için bu kitabı. Nihayet elime geçti ve başladım. Kütük gibi bu kitabı hergün evden işe, işten eve taşıyorum. Yeni başladığım için pek fikrim yok ama olumlu yorumlar dinledim bu kitap ile ilgili. Bittiğinde izlenimlerimi anlatırım.
Bu da aşağıdaki kekin içi. Komşularım Nur abla ve Safiye abla ile yedik. Birilerine hediye etme fırsatını bulamadım malesef. En azından sevdiğimiz insanlar ile birlikte yedik. Tadını çok sevdiler. Şeker hamuru ne kadar da ince açmışım değil mi? Bu şekilde pürüzlü bir görüntüsü oluyor. Bir sonraki kalın olsun diyorum, yapabilirsem tabi.
Pazartesi ise sizlere kocaman bir süprizimiz olacak. Heyecanla Cumartesiyi bekliyorum.
İyi hafta sonları sizlere.
Sevgilerimle...